içinde

Bir Zamanlar Çukurova Dizisi’nde Toplumcu Gerçekçiliğin İzleri

Toplumcu Gerçekçilik

Cumhuruiyet dönemi Türk edebiyatının başlamasıyla birlikte Rusya’da ortaya çıkan Sosyalizm akımı kısa süre içinde ülkemizdeki bazı sanatçıları da etkilemiş ve özellikle 1940 – 1960 yılları arasında Toplumcu Gerçekçi” lik adında bir edebi anlayışın oluşmasını sağlamıştır.

Toplumcu Gerçekçilik; Şiir,roman ve hikaye başta olmak üzere birçok sanat dalında ideolojik bir anlayış olarak hakimiyetini sürdürmüştür.

Bu anlayışın temelinde “Sosyalizm” olduğu için toplumcu gerçekçiliğin ana konularını ezilen kesim oluşturmuştur. Yani toplumcu gerçekçi yazarlar ezilen halkın bu yolla sesi olmayı amaçlamışlardır.

Rusya’da bu tarzda ele alınan eserlerin başlıca kahramanları patron – işçi olurken bizde ağa – köylü olmuştur. Çünkü sanayi devrimini gerçekleştiremediği için çöken bir Osmanlı ve onun yıkıntıları üzerine kurulan Türkiye’de ana iş kolu yıllarca tarım olagelmiştir. Bu da toplumcu gerçekçi yazarların tarım işçilerini ve bu işin asıl sahibi olan köylüleri ele almalarına neden olmuştur.

Ülkemizin her dönem tarım denince akla gelen ilk bölgesi de “Çukurova” olduğu için birçok toplumcu gerçekçi yazar eserlerinde bu bölgenin sorunlarını dile getirmiştir. Öyle ki bunlardan en meşhuru Yaşar Kemal ve Orhan Kemal Çukurova yazarı olarak tanınmıştır.

Toplumcu Gerçekçi Filmler

Özellikle Çukurova yazarlarının ve diğer birçok toplumcu gerçekçi yazarın eserleri sinema sektörünün gelişmesiyle birlikte beyaz perdeye uyarlanarak bir dönem film olarak Yeşilçam’a damga vurmuştu. Her ne kadar senaristlerin ve yönetmenlerin sosyalizm eğilimli olmaları bunun asıl nedeni olsa da 1960’lı yıllardaki toplumsal sorunlar bu edebiyatın sinemada yer bulmasını sağlamıştır.

Bir Zamanlar Çukurova Dizisi’nde Toplumcu Gerçekçilik

Türk edebiyatında yaşanan toplumcu gerçekçilik akımı 1960’lı yıllarda Yeşilçam’a uzanmış ve toplumcu gerçekçi filmler adında yeni bir tarzın ortaya çıktığını dile getirmiştik. Belki bilinçli belki değil ama son dönemlerin popüler dizilerinden biri olan “Bir Zamanlar Çukurova” dizisi de toplumcu gerçekçi anlayışın birçok özelliğini içinde barındırıyor. Zaten filmdeki mekan “Çukurova” olunca toplumcu gerçekçilikte kaçınılmaz bir hal alıyor.

Köylü ya da tarım işçilerinin ele alındığı toplumcu gerçekçi eserlerde çatışma unsuru hep ağa – köylü arasında yaşanmaktadır ve ağa bölgedeki her şeyin sahibi olarak kendini görür. Toprak bu sahipliğin ana kaynağı iken o toprak üzerinde yaşayan tüm insanlarda ağanın malı gibidir. İşte toplumcu gerçekçi sanat anlayışının bu temel noktası “Bir Zamanlar Çukurova” dizisinde de kendini gösterir. Geniş topraklara ve fabrikalara sahip olan “Demir Bey” kendini tüm Çukurova’nın sahibi olarak görmektedir, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte …

Her şeyin hakimi olarak kendini gören Demir Bey, konağındaki bir çalışan olan “Zülayha’nın” – evli olduğunu bile bile – kendi eşi olmasını istemektedir. Başlarda gönlünü çalmak istese de buna razı göstermeyen Züleyha’ya karşı her türlü güç kullanımını devreye sokar. İşte bu durum tüm toplumcu gerçekçi romanlar ve hikayelerde bu şekilde tezahür eder.

Ağa’nın yapmış olduğu her türlü zulüm karşısında bir de ezilen kesim vardır ki bunu köylü ve tarım işçileri birlikte paylaşır. Bir Zamanlar Çukurova dizisinde de pamuk tarlasında çalışan işçiler sık sık dile getirilir. Bu işçiler “Hular” adı verilen son derece bakımsız, elektrik ve suyun olmadığı dahası dört duvarın dahi olmadığı çadırdan bozma baraka benzeri yapılarda sağlıksız bir şekilde yaşamaktadır.

Bir Zamanlar Çukurova dizisinde Hular olarak adlandırılan bölge ve tarım işçileri

Burada yaşayan insanlar ağanın bir kelimesi ile dayak yemekte, bir işareti ile oradan atılarak aç bırakılmaktadır. Toplumcu gerçekçi sanat anlayışında ağa, kapitalizmin sembolüdür. Dolayısıyla her açıdan kötü olarak gösterilir. Dizide de bu şekilde yansıtılmaktadır.

Kendisini her şeyin üstünde gören Demir Bey, yaşanan bir asayişsizlikten dolayı jandarma tarafından karakola götürüldüğünde jandarma komutanını azarlayarak göz altında olmasına rağmen karakolu terk etmeye kalkar. O esnada karakola gelmekte olan savcı ile kapıda karşılaşınca savcı Demir Bey’e şu sözlerle seslenir : “adaletin karşısında ağa da bir, köylü de bir maraba da bir…”

Savcı’nın sarf ettiği bu sözler toplumcu gerçekçiliğini bir başka önemli özelliğini gösterir. Çünkü toplumcu gerçekçi sanat anlayışında toplumun bozuk yapılarını düzeltebilmek için subliminal mesajlara yer verilir. Aynı Şener Şen ve Kemal Sunal’ın baş rollerini paylaştığı “Kibar Feyzo” filminde olduğu gibi..

“ağalık almakla değil vermekle olur…”

Kibar Feyzo filminde Feyzo karakterini köyden kovmayan Maho Ağa, bir yandan da ona zulmetmeye çalışırken ihtiyarlardan oluşan heyette yer alan bir kişi “ağam, ağalık almakla değil vermekle olur” diyerek bozuk olan bu yapıyı düzeltmeye çalışır.

Bir Zamanlar Çukurova dizisinde toplumcu gerçekçiliğini bir diğer yansıması da ağanın adaleti yanıltma çabasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde “Adalet, mülkün temeli” olarak kabul edilirken ağalar mülkü kendilerinin olarak gördüğünden adaletinde her zaman kendi yanlarında olması gerektiğini düşünür.

Yılmaz karakterinin imam nikahlı karısı Züleyha’ya sahip olmak isteyen Demir Bey, Yılmaz’ın hapishaneye girmesine neden olurken onun hapisten çıkmaması için elinden geleni yapar ve idamla yargılanmasına çalışır.Yine birçok sahnede hapishane müdürünün devletin değil de ağanın çalışanı gibi davranması gözler önüne serilir.

Dizide ağa kadar etkili olan diğer kişi ise evin hanımı Hünkar’dır. Evin hanımı olduğu gibi aynı zamanda bir anne de olan Hünkar, oğlunu adalet karşısında düştüğü zor durumdan kurtarabilmek için elinden geleni yapar. Bu tüm annelerin evlatları için yapacağı bir davranışken gücünü ve parasını kullanarak bunu yapmaya çalışması yine toplumcu gerçekçi bir yapının ortaya çıkmasını sağlar.

Hünkar Hanım, oğlu Demir’in yargılandığı davadan berat etmesi için savcıya bir çanta altın vermeye çalışarak adaleti yanıltmaya ve devlet memuruna rüşvet vermeye çalışır. Rüşvet konusu da birçok toplumcu gerçekçi eserde çeşitli şekillerde kendini gösteren bir güç unsurudur.

Dizide bu ve buna benzer birçok toplumcu gerçekçi unsurlar yer almaktadır. Uzun zamandır edebiyatımızda arka planda kalan bu anlayış Bir Zamanlar Çukurova dizisi ile yeniden hayat bulmaya başlamıştır.

Bildiri

Ne düşünüyorsun?

Bir yanıt yazın

The Witcher – Gölün Hanımı

Ama Eminim Ki