Ve bir kere daha bağban hiç yokmuş gibi davranılmaya sakilerin aşağılık söylemleri ile devam ediliyor. Ve bilmiyorlar bağı dikenin bağı kurma amacı bağban. Bağbanın bağcıdan almadığı hiçbir şeyi (bilmiyorlar ki) hanlara göndersin ve bağban olmadan hanlar işlesin. Girdiğin handa hancı ve sakiyi boş ver sen. Ne getirdikleri altın yazmalı kadeh ne de inciden yapılmış fıçıları seni zehirlemesin.
Aldığın mey bağcıya ve bağbana hasretini harlayıp göğsünü yakmıyorsa boşa içme. Sen içtiğin meyin yoluculuğundan habersiz divanesin. Aşk istiyorsan yan ve üzerine bağbanın meyinden dök. O zaman göreceksin asıl meyle başak şarabı arasındaki derin uçurumu. Başakçılar sana bağı anlatırlar üzümlerin yaprak altında kalmışını ve çubuklarını. Sen içmek istiyorsan bağbanı dinle o her çubuğu budamış, ilaçlamış ve bağın tüm tozunu, toprağını içine çekmiştir. Hangi üzüm dalında yenir hangisi mey olur daha iyi bilir. Üzümün bağbandan sana gelene kadar olan yolculuğu ise birçok dert, keder, acı, mevsim, yıl, uçurumlar ve dikenlerin olduğu bir aşk sarhoşluğu hikayesi.
Sana mecnun diyorlarmış ne önemi var sen bağbanı biliyorsan o sana uzakta olsa. Sen onun için ve bağcı için yollara düşmüşsen elbette yolda itler, kurtlar, ne idiğü belirsiz çapulcular sana çamur atacaklar bırak atsınlar, saldıracaklar sarhoşa ne ede ki bu manasız işler senin gönlünde. Benim gönlüm gibi onların gönlüde taş kaya ama sen yoluna bak bağı da bağbanı da bağcıyı da bul. Gün gelir bakarsın arkandan bende gelirim. Sözün işlemese sesim duyulmasa yakınlara da önemi yok. Sevdanı sen söyleyecek yer bulamazsın bilirim. Ne işe yarar bilmek onu da bilmem ama yolun meşekkatli. Bak ben bile bağı yalnızca üzüm biliyorum mey için. Halbuki bağda kaç çeşit meyve vardır bunlardan içilecekleri sen daha iyi bilirsin mey düşkünü. Bilirim üzümün tadı tanda daha güzel uyanık olana. Mey bulamadım ben daha o vakte ve güne. Senin dertlerin beni çok aşar ve ben kendi bir derdime yanamam. Biz de mey içeriz diye üzüm yeriz.
Ey mey içen ben sana dertli gülerim inan bu aptallıktan değil senin gibi mey içememekten. Mey içerken gülene kızarsın bilirim ama ben mey içmeyi bilmem. Senin gibi bakamam varlıklara ; varlıklar bende mana-yı isme sende ise mana-yı harfe bakar. İşte bu yüzden sen uzak diyarlarda gönül tahtında, bizde yakınlarda ötekileriz aynı mahallede. Sanma bu duruma üzülürüm bilakis her dem vakti bunu anarım tebessümle. Ben rahlesiz mey tattım edebini adabını bilmem, sohbeti bilmem bir yetim gözyaşı, bilmem görünende görülmeyen. Ne olur söyle bağcıya da bağbana da kırılmış bir kadehte de olsa tattırsın meyden. Amacım seni aracı kılmak değil ismimi an yanlarında her dem. Ne göklerde ne yerde bir rüzgârda, kah ovada kah bir uçurum kenarında beklerim.
Mey meyhanede içilmez ! Bilene…