1999 yapımı Yeşil Yol filmi gösterime girmesinin üzerinden yirmi yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen izleyici üzerinde bıraktığı etki hala devam ediyor. Yeşil Yol filminin gerçek hikayesi ise filmden daha da etkileyici nitelikte.
Yeşil Yol Filminin Gerçek Hikayesi
1996 yılında Stephen King tarafından altı ciltlik bir roman dizisi olarak yayınlanan eser, 1999 yılında sinemaya uyarlanmasıyla birlikte dikkatleri üzerine çekmişti. Stephen King, eserini oluştururken hayal gücünün de yardımıyla bir kurgu oluşturmuştu ancak bu kurguyu oluştururken aslında gerçek bir hikayeden ilham almıştı !..
Film’de iki küçük kız çocuğunu öldürmekle suçlanan bir zenci ve bu zencinin elektrikli sandalyeye oturtularak idam edilmesi esnasında ortaya çıkan olağanüstü özellikleri anlatılırken gerçek hikayede yaşananlar bambaşkaydı.
Evet gerçek hikayede de iki küçük kız çocuğu öldürülmüş ve gerçekten de katil olarak bir zenci gösterilmiştir. Ancak bu zenci filmdeki gibi dev bir insan değil, 14 yaşındaki bir çocuktu !.. 14 yaşındaki bu çocuk aynen filmdeki gibi elektrikli sandalyeye oturtulmuştu ama filmdeki karakter gibi olağanüstü özellikler sergileyememiş ve o sandalyede idam edilmişti !..
Tarihler 1944 yılını gösteriyordu. Olay Amerika’nın Güney Carolina eyaletindeki Clanderon şehrinin Alcolu kasabasında yaşanmıştı.
11 yaşındaki Betty June Binnicker ve yedi yaşındaki Mary Emma Thames adındaki iki kız aniden koybolur. Bulunduklarında ise başlarına oldukça sert bir cisimle öldürülmüş ve bir su kuyusuna atılmışlardır. Olayın tek sorumlusu olarak ise henüz 14 yaşında olan George Stinney, gösterilmektedir. Çünkü Stinney, o bölgede sürekli hayvan otlatmaktadır. Hiçbir görgü tanığı olmadığı halde ve Stinney’in kız kardeşinin ifadesinde abisinin yanından hiç ayrılmadığını belirtmesine rağmen apar topar tutuklanır. Tutuklandıkdan kısa bir süre sonra mahkemeye çıkarılır ve hapse mahkum edilir. Sadece 83 günlük hapis cezasından sonra yargıçlar tarafından hiçbir delil olmamasına rağmen suçu sabit görülür ve idamına karar verilir.
Her şey süratle ilerlemekte Amerikan adaleti hızla kendini göstermektedir. George Stinney, 19 kg ağırlığındaki demir bir çubukla sözde kız kardeşleri öldürmüştür. Ancak hiç kimse 14 yaşındaki bir çocuğun bu kadar ağır bir nesneyi aynı anda iki kere kaldırıp da bu kızları öldürebilme ihtimali üzerine hiç düşünmemektedir. Herkes Stinney’in bu cinayeti işlediğine hem fikirdir. İşin garip olan diğer tarafı ise Stinney’in yazılı ifadesinin bile alınmaya ihtiyaç duyulmamasıdır.
Olayların geri kalan kısmı filmdeki gibi cereyan eder ve Stinney, 83 gün sonra yeşil yoldan geçerek idam sandalyesine götürülür. Ama kaderin cilvesi midir bilinmez ! 19 kg ağırlığındaki demir çubuğu kaldırarak cinayet işlediği iddia edilen mahkumun sandalyede başına geçirilmek istenen aparat bir türlü başında sabit durmamaktadır. Çünkü kafatası küçücüktür ! Üstelik boyu da yetişmemektedir. Ama Amerikan adaleti hızla bu problemlere çözüm bulur.
Oturduğu kısma bir incil konularak boyu yükseltilir ve elektrik akımı hızla verilir. Başındaki aparat bir türlü dengeli durmadığı için Stinney, canını verememektedir. Aynen filmde olduğu gibi !.. İkinci kez elektrik verilir ama sonuç nafile … Ta ki üçüncü elektrik verilinceye kadar… George Stinney, ancak üçüncü elektrik akımının vücuduna girmesiyle birlikte bu eziyetten kurtulabilmiştir.
Onun idamından sonra ailesi de kasabada huzur bulamaz ve orayı terk etmek zorunda kalır. Ancak kız kardeşi kendilerine yapılan bu haksızlığı hiçbir zaman unutmamıştır. Takvimler 2014 yılını gösterdiğinde kardeşinin itibarının iade edilmesi için mahkemeye başvurur ve bahkeme ölümünün üzerinden 70 yıl geçtikten sonra George Stinney’in beraatine hükmeder.
Her yere demokrasi götüren Amerika ve Amerikan yargıçlarının aslında tek amacı bu dünyadan bir zencinin eksilmesini sağlamaktır. Bunda da başarılı olurlar. Stinney’in ise tek suçu zenci olmasından başka bir şey değildir !..