Roman Halide Edip Adıvar tarafından 1923 yılında yazılmış olup Akşam gazetesinde tefrika halinde yayınlanmıştır. İlk baskı tarihi ise 1926’dır.
Vurun Kahpeye Konusu
Kurtuluş Savaşı ve Milli mücadele yılları idealist bir öğretmen olan Aliye’nin bakış açısıyla sunulur. Milli edebiyat romanlarının birçoğunda ele alınan konu Halide Edip Adıvar tarafından da işlenmiştir. Yakup Kadri’nin Yaban romanında köylülerin işgale karşı tepkisiz kalması, Vurun Kahpe’ye romanında da kendini gösterir.
Aliye öğretmen, köyün önde gelenlerinin ve imamının Yunan işgaline karşı kayıtsız kalmasına karşı bir mücadeleye girişir. Yunanlılara yardım eden bu kişilere karşı verdiği mücadele anlatılır.
Vurun Kahpeye Romanı Kahramanları
Aliye : İdealist bir köy öğretmenidir. İşgale ve bu işgale tepkisiz kalan herkesle mücadele eder. Vatanperver bir isim olan Aliye romandaki ana kahramandır.
Tosun Bey : Vatanperver bir askerdir. Elindeki yetersiz sayıda asker ve mühimmatla düşmana karşı çetin mücadelelere girişir.
Ömer Efendi : Düşmana karşı olan az sayıdaki isimlerden biridir. Aynı zamanda kızını kaybetmiş bir babadır. Bu nedenle Aliye’ye karşı bir sempatisi vardır ve düşmanlarına karşı Aliye’yi korumaya çalışır. Aynı zamanda Aliye’nin ev sahibidir.
Gülsüm Hala : Ömer Efendi’nin eşidir.
Fetthah : Köyün imamıdır. Düşmanlar işbirliği içindedir.
Halide Edip Adıvar’ın romanlarında dikkat edilmesi gereken en önemli nokta imam‘dır. İmamları sürekli bir kötü gösterme gayreti içerisindedir. Tezlik bir konu olan bu durum Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonraki dönemde özellikle Yeşilçam sinemalarında kendini sık sık gösterir. İmam bu dizi ve filmlerde de hep kötüyü çağrıştıracak şekilde siyah cübbe içindedir. Yaptığı tek iş ise kötülüktür. Nüfusunun yüzde doksanının müslüman olduğu bir ülke de imamı bu şekilde gösterme çabaları manidardır.
Vurun Kahpeye Özet
İstanbullu olan Aliye öğretmen, Anadolu’nun ücra köşelerinden birine tayin olmuştur. İdealist olması nedeniyle tüm zorluklara rağmen kendini buraya adar ve halkı eğitebilmek için ne gerekiyorsa yapmaya çalışır.
Köye ilk ulaştığında okul müdürü ve okulun hizmetlisi Mehmet Efendi ile tanışır. Bu kişiler ona Ömer Efendi’nin köhnemiş evini kiralarlar. Ömer Efendi ve eşi Gülsüm, kızlarının ölümünden sonra ilk kez hayatlarına renk getiren birinin gelmesiyle mutlu olurlar. Aliye’yi daha ilk anda kızlarının yerine korlar. Aliye’nin bu köydeki tek şansı adeta onlardır. Ömer ve Gülsüm sayesinde kendini güvende hisseder.
Heyecanlı ve çekingen olan Aliye kısa sürede bu duygularını kontrol eder ve okulun ilk gününde başarılı bir öğretmen olarak görev yapmaya çalışır. Ancak daha okulun ilk gününde köy ağasının oğlu diğer çocukları hırpalamaya başlar. Bunu gören Aliye öğretmen, ağanın oğlunu azarlar. Çocuğun karşılık vermesi üzerine onu okuldan kovar. Bu olay köyde büyük yankı uyandırır. Herkes ağanın oğlunun okuldan kovulduğunu konuşur. Bunun üzerine Aliye öğretmen “Toprağınız toprağım, eviniz evim; burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiçbir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi” diyerek hem korkmadığını hem de görevini layıkıyla yapacağını belirten bir yemin eder.
İlk başta İstanbul’dan gelen biri olduğu için Aliye’ye karşı önyargılı olan köy halkı, onun çocukları için büyük emekler harcadığını gördükçe ona karşı sempati duymaya başlar.
Aliye öğretmen, bu yıllarda devletin kurtuluşunun İttihat ve Terakki Fırkası sayesinde olacağını düşünmektedir. Ancak İttihat ve Terakki’nin en büyük muhaliflerinden olan Damat Ferit Paşa hükümeti elinde bulundurmaktadır. Damat Ferit Paşa’nın destekçisi olan köy imamı ve arkadaşları ise bu nedenle Aliye öğretmene karşı cephe oluşturmaktadır.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken memleket Yunanlılar tarafından işgale uğramış ve hızla bu işgal devam etmiştir. Herkes kısa süre sonra Yunan ordusunun köye de ulaşacağını bilmektedir. Aliye öğretmen bu işgale karşı halkı bilinçlendirmeye çalışırken köy imamı Fettah Efendi, Yunan ordusuyla gizli bir anlaşma yapar. Asıl amacı güzelliği köye yayılan Aliye’yi elde etmek olan imam Yunan ordusuyla yaptığı anlaşmaya göre köylülerin isyan etmemesini sağlayacak onlarda Aliye’yi imama verecektir.
Kumandan Tosun Bey ise elindeki az miktarda mühimmat ve askerle Yunan ordusuna karşı mücadele vermekte köyü onlara karşı korumaya çalışmaktadır. Ancak imamın ihanetinden haberi yoktur. Köy imamı Fettah efendi, Tosun Bey’in yaptığı manevraları Yunan ordusuna bildirmekte, güç imkanlarla mücadele veren kumandanı daha da zor duruma düşürmektedir. Tosun Bey, sahada bu mücadeleyi verirken Aliye ise öğrencilerini bilinçlendirmeye çalışıyor ve Türk kanı taşıdıklarını vurgulayarak kanlarının son damlasına kadar düşmana karşı mücadele vermelerini telkin ediyordur.
Köyde dönen dolapları Aliye vasıtasıyla öğrenen Tosun Bey, bir gün köye gelir ve Aliye’yi köy halkından ister. Sonrasında ise “Aliye benim nişanlımdır. Yunan ordusunu attıktan 10 – 15 gün sonra düğün yapacağız” diyerek köyü terk eder ve Aliye’yi koruma altına alır Köy imamı Fettah Efendi bu duruma oldukça sinirlenmiştir. Artık Aliye’ye karşı büyük bir düşmanlık beslemeye başlar ve “O kahpeye şeriat cezasını verecektir !” diyerek halkı galeyana getirmeye çalışır.
Son çare Hüseyin Efendiydi. Ona rica için gittiği evinde kendisini arzulayan vahşi bir şehvetle karşılaşmıştı. Aliye’yi çileden çıkarak geri döndü.
Tosun Bey, Aliye’yi buradaki haberleri iletmesi için bırakmıştı. Küçük Durmuş vasıtasıyla iki nişanlı haberleşiyorlardı. Aliye bir yandan da Türk ordularını karşılarken kullanılacak bayrağı işliyordu. Aliye’nin yardımı ile kasabadan çıkmayı başaran Tosun Bey adamlarını toplar ve kasabayı düşmanlardan kurtarır