Menü
içinde

Vecihi Hürkuş Hayatı

İlk milli eğitim uçağına Hürkuş isminin verilmesi ve 2018 yılında Hürkuş – Göklerdeki Kahraman Adlı sinema filminin beyaz perdedeki yerini almasıyla birlikte Vecihi Hürkuş ismi herkes tarafından merak edilmeye başlandı. Peki Vecihi Hürkuş Kimdir ? Vecihi Hürkuş Hayatına dair bilinmeyenler nelerdir yazımızda …

Vecihi Hürkuş Hayatı

1896 yılında Osmanlı’nın en buhranlı dönemlerinden birinde İstanbul’da dünyaya gelen Vecihi Hürkuş hayatını dönemin şartlarından dolayı savaş ve sıkıntı ile geçirecektir. Çünkü onun gençlik yılları dünyanın o güne kadar görmediği büyük bir savaşa 1. Dünya Savaşı’na denk gelecekti. Hasta adam olarak nitelenen Osmanlı’da bu savaşta yer aldığı için her Türk genci gibi Vecihi’de bu savaşta yer aldı.

Eğitimini Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde tamamladığı için 1. Dünya Savaşı’na pilot olarak katıldı. Az sayıdaki Osmanlı uçaklarından birini kullanma imkanına sahip oldu. Başarı bir keşif ve bombalama işlemi yapan Vecihi, Rus ordusuna ait bir de uçağı düşürdü. Bu başarısı ona uçak düşüren ilk Türk unvanını kazandırdı.

Vecihi Hürkuş hayatı filmlere konu olacak tarzdadır ki 2018 yapımı Hürkuş – Göklerdeki Kahraman filmi ile bu deyim kendini gerçekleştirmiştir. Çünkü devam eden 1. Dünya Savaşı esnasında Ruslara esir düşen Vecihi, bir dönem Azerbaycan’da esir olarak hayatını devam ettirirken Nargin adasından yüzerek İran’a kaçmayı başarmıştır.1918 Çanakkale Savaşları sırasında ise yurda dönerek eğitimini aldığı Yeşilköy’de 9. Harp Tayyare Bölüğüne katılmıştır. Bu bölükte iken ilk yerli tayyareyi tasarlamaya başlayan Vecihi’nin bu tasarımı Osmanlı’nın itilaf devletlerine karşı ateşkes imzalamasıyla ( Mondros Ateş. Ant.) yarım kalmıştır.

Osmanlı devletinin savaştan yenik ayrılması yıkılma sürecini hızlandırırken Osmanlı’dan umudunu kaybeden Anadolu insanı ise Atatürk ve Kazım Karabekir önderliğinde Kurtuluş mücadelesi vermeye başlamıştır. Bu esnada Anadolu’ya geçen Vecihi, Osmanlı’dan kalan bir uçakla Kurtuluş savaşında bizzat yer almıştır. İnönü ve Sakarya savaşlarına katılan Vecihi, Dünya savaşında olduğu gibi çok başarılı bir keşif ve bombalama uçuşu gerçekleştirirken Yunan ordusuna ait bir uçağı da düşürme başarısı göstermiştir. 

TBMM’nin kurulması ve yeni Türk devleti’nin ortaya çıkmasıyla birlikte bu başarılarından dolayı Vecihi Hürkuş’a kırmızı şeritli bir İstiklal Madalyası ve üç takdirname verilmiştir. Üç takdirname alan tek kişi Vecihi Hürkuş olmuştur.

İlk Uçak Üretimi

Savaştan sonra İzmir’e yerleşen Vecihi, burada tayyarecilik eğitimi alan öğrencilerin eğitimini üstlenmiş, yeni devlete tayyareciler yetiştirmeye başlamıştır. Tam bu esnada Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını almakla görevlendirilmiştir. Bu görevi de başarı ile yerine getirdiği için o uçağa Vecihi ismi verilmiştir.

Bir uçakta kendi ismini gören Vecihi Hürkuş’un zihninde “neden olmasın ?” sorusu canlanmış ve ilk uçağı üretme düşüncesi ile zihnini meşgul etmeye başlamıştır. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan ordusundan ele geçirilen atıl vaziyetteki uçakların motorlarını alarak ilk Türk uçağını imal eder.

28 Ocak 1925’te “VECİHİ – KVI” adını verdiği uçağını başarı ile uçurur. Ancak o ödül beklerken her başarının cezasız kalmadığı ülkemizde o da ceza ile karşı karşıya kalacaktır. Ceza almasının nedeni ise oldukça dramatiktir. Vecihi Hürkuş izin almadan bir uçuş gerçekleştirdiği için cezalandırılmıştır. Ne var ki o dönemde izin alabileceği bir kurum olmadığı için Vecihi gerekli izni alamamıştır. Ama olmayan kurumdan izin almadığı için cezalandırılmıştır. 

Devlette karşı yaptığı tüm olağanüstü çalışmalara rağmen en basit bir şeyden ceza alan Vecihi, adeta devlete küsmüş ve askeri faaliyetlerinden istifa ederek İzmir’den İstanbul’a yerleşmiştir. Uçak yapma tutkusu ise artarak devam etmektedir. 1930’da Kadıköy’de bir keresteci dükkanı kiralayarak ikinci türk uçağı olan “VECİHİ – XIV” i üretir. Aynı yıl İstanbul Fikirtepe’de büyük bir kalabalığa ve basın mensuplarının olduğu bir gruba bu uçağıyla bir uçuş daha gerçekleştiren Vecihi, bu uçağı ile Ankara’ya uçar. Uçuş izni ve sertifikası alabilmek için burada İktisat Bakanlığına başvuran Vecihi, bir kez daha trajikomik bir olayla karşılaşır. Bakanlıktan gelen cevap aynen şu şekildedir : “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilememektedir.” 

Bir türlü gerekli izinleri alamayan Vecihi Hürkuş, yılmayarak iktisat bakanlığına uçağın sökülüp demiryolu vasıtasıyla Çekoslovakya’ya gönderilmesini ve gerekli incelemenin burada yapılmasını talep eder. Sökülen uçak demiryolu ile Çekoslovakya’ya gönderilir. Vecihi oraya ulaştığında ise uçak hala gelmemiştir. Çünkü resmi yazışmalar için gerekli evraklar önce Çek diline tercüme edilmiş daha sonra uçak gönderilmiştir. Nihayet Çekoslovakya’ya ulaşan uçan gerekli incelemelerin yapılmasıyla birlikte uçuş izni almıştır. Bu ülkede bir gösteri uçuşu da yapan uçak üzerinde “yaşasın Türk teyyareciliği” pankartı dalgalanmaktadır !..

1931 yılında ise demiryolu ile gittiği Çekoslovakya’dan uçarak Türkiye’ye dönmüştür. Türk Tayyare Vakfı tarafından bir Türkiye turu yapılması kararlaştırılmış ve tüm yurdu dolaşmıştır.

1932 yılında Vecihi Sivil Tayyare adında ilk Türk Sivil Havacılık Okulu’nu kuran Vecihi Hürkuş, burada 12 pilot yetiştirmiştir. Bunlardan birisi olan  Bedriye Gökmen ise ilk kadın Türk pilotu unvanını almıştır. Daha sonra ise ilk eğitim ve spor uçağı “VECİHİ – XV” ilk deniz kızağı “VECİHİ – SK-X” üretilmiştir.

Anadolu’nun dört bir yanını demirağlarla ören Nuri Demirağ ise Vecihi Hürkuş’un bu başarılı çalışmalarını görür ve 5000 tl vererek bir tayyare yapmasını ister. Çünkü Nuri Demirağ’da Vecihi Hürkuş gibi uçuş sevdalısı bir isimdir. Nuri Bey adını verdiği uçağı başarıyla üretmiş ve teslimatını yapmıştır.

Tüm bu başarısına rağmen onun önüne konulmak istenen engeller bir türlü bitmemektedir. Mühendis olmadığı için uçak üretmesi engellenmek istenen Vecihi Hürkuş, Almanya’ya giderek burada iki yıllık bir eğitim alır ve mühendis unvanı ile ülkeye tekrar döner ; ancak Türk Hava Kurumu iki yıllık eğitimi yeterli görmediğini belirterek uçak mühendisi ruhsatı verilmez ! Yıl ise 1937’dir …

1925’ten beri sistematik bir şekilde engellenmeye çalışılan Vecihi Hürkuş, 12 yılık bir zaman dilimi geçmesine rağmen halen pes etmemiştir. 1954 yılında bir havayolu şirketi kurar. Ancak uçaklardan bazılarının kaza yapması, bazılarının kaçırılması gibi sudan sebeplerle şirket uçakları uçuştan men edilir.

Vecihi Hürkuş hayatı kendi ülkesine hizmet etme sevdası ile geçerken yine kendi ülkesi tarafından engellemelere maruz kalmış ve tüm hayatını bu engellemelerle mücadele ederek geçirmiştir. 16 Temmuz 1969 yılında ise ebedi aleme göç etmiştir.

Yorum Bırakın

Exit mobile version