Süslü Nesrin ( Münşeat ) Divan edebiyatındaki en önemli ismi olan Sinan Paşa ve Tazarruname adlı eserinin orijinal metni.
İNDİR
Yapıt, yazarın tanrıya yalvarışlarını, Hz. Muhammet ile din ulularını övüşlerini kapsar. Manzum ve mensur karışık olarak yazılmıştır. Bütünüyle bir münacaat niteliğinde olup gerektikçe kıssalara, öğütlere yer verilmiştir. Yapıtta tasavvufî görüş egemendir. Tazarruname, divan edebiyatında musanna (sanatlı) nesrin ilk örneği sayılır. Sinan Paşa seciler, rediflerle örülmüş sıra cümlelerle akıcı, şiirsel bir anlatım sağlamıştır.
İlâhi ! Neyleyeyim ol namazı ki, niyâzı yok…
İlâhi ! Neyeleyeyim ol derûnu ki, râz’ı (gizliliği) yok…
İlâhi ! Neyleyeyim ol sırrı ki, esrârı yok…
Neyleyeyim o rûhu ki, envârı yok…
Neyleyeyim ol virdi ki, derdi ve aşkı yok…
Neyleyeyim ol zikri ki, sûzi (yakıcılığı) ve şevki yok…
Neyleyeyim ol rukûyu ki, huzû’u yok…
Neyleyeyim ol sucûdu ki, huşû’u yok…
Neyleyeyim ol tekbiri ki, tekrimsiz ola… (hürmet ve saygı gösterilmeden ola).
Neyleyeyimol kıyamı ki, tâ’zimsiz (hürmet ve riâyetsiz) ola…
Neyleyeyim ol vuzû’u ki (abdesti ki), nûrsuz ola…
Aşk canın huzur, cihanın ziynet bulmasıdır . Aşk vefa azığının tuzu; gönülden anlayanlar için hazırlanmış bir bahçedir. Aşk hakikat göğüne yıldız; can ordusuna mehterdir. Aşk, öylesine kudretli ve hızlı savaşan bir sultandır ki ;sancağını çekip de yürüdüğünde varlık ile yokluğu birbiriyle çarpıştırır; aşk öylesine delifişek bir kargaşa adamıdır ki ayak bastığı yeri çoraklaştırıp kavgaya salar. Aşk pak bir cevherdir; onu araz sanmayın; aşk bir can rahatlığıdır, hastalık anlamayın .Aşk bir kuştur ki halkın ayıplaması onun kanadı; aşk bir talihtir ki dünya zilleti onun açık bahtı sayılır.
Aşk pazarında ipek kumaşlar bir arpa tanesi etmez; aşıklar mahallesinde itibar kaygısı veya şöhretin çöp kadar değeri olmaz.
Aşık olanlar gayret ile namusu bırakırlar; sevgili peşindekiler elbette ağırbaşlılığı terk ederler. Akıllının sorusu “Hani rütbe ve makam?”; aşıkın sorusu “Nerde aşk meyhanesi?”dir. Aşık dünya eğlencesine dönüp bakmaz; bu yüzden başı dik dolaşır. Aşk tunçtan bir külünktür ki durmadan varlık binasını yıkmakta; aşk öyle usta bir mimardır ki (yıktığı varlık binasının yerine) daima yokluk sarayını yapmakta. Aşk, aşıkta anadan doğma bir derttir ki onunla kendini iki cihan kaygısından kurtarır; bu uğurda ne vuslat ile şad olup ayrılık derdinden kaçınır; ne sabır elde edebilir, ne ayağına dur durak bulunur . Aşık bela çekmede devamlılık gösterir; çünkü bela ile hoş geçimdedir. Aşık her an yanış ve özlem içindedir; aşk derdiyle daima zevk içindedir. Aşık için (sevgilisiz) işret bir bela; eğlence de bir cefa olur. Aşık ki gidişatında mertlik üzeredir; sıkıntıları zehir, rahatı ise dert sayılır. Beyit: “Gönül ki aşk kokusuyla kendinden geçip sarhoş olmuyorsa; ehl-i diller katında o gönlün taştan farkı yoktur”. Aşk gülü açmamış bir gönül bahçesi; şarabı olmayan bir işret meclisi kadar beyhude ve yavandır . Aşk masal veya hikaye değildir; aşk oyunu anlatıl(a)maz, rivayete gelmez. Aşk alemi başka bir alemdir; aşk payesi ise ondan da yüksektedir; öyle ki sıradan bir mekana gelip konabilir; hatta bir avuç külde bile vatan tutabilir. Aşk vicdana ait bir makamdır ve cezbesi de nurani bir cezbedir. Aşk avamın gözünde bir delilik ve kendi kendisine (kendi varlığına ve varlık alemine) yabancılıktır. Aşk, ta ezeldeki kadehin sarhoşluğudur ki aşık, bu dünyayı da, öte dünyayı da unutmuştur . .