Saf Şiir Nedir ?
Fransız şair Paul Valery’nin görüşlerinden doğmuştur saf şiir. Paul Valery, Sembolizm akımının dünya edebiyatındaki en önemli isimleri arasındadır. O, şiirde anlamın okura direkt olarak verilmemesi gerektiğini, okurun hayal gücünü de şiire dahil ederek şiiri kendi anlam süzgecinden geçirmesi gerektiğini savunur.
Aslında Valery’nin bahsettiği şey Sembolizm ‘in ta kendisidir. Saf Şiir Nedir ? sorusu da tam olarak burada gizlidir. Saf ya da diğer adıyla Öz Şiir, birtakım imgelerin kullanılarak (daha önce kullanılmamış) anlam kapalılığı ile okurun zihninin ve hayal gücünün zorlandığı şiirdir. Bu şiire saf yani öz denmesinin ana sebebi de budur.
Bir maddenin en temel maddesi nasıl onun özü ise Saf şiir sanatçıları da şiirinin en temel noktasına yani özüne inmek isterler.
Tüm bu gerekçelerden yola çıkılarak denilebilir ki Saf Şiir, sembolizm ve buna bağlı olan empresyonizm akımlarıyla doğru orantılıdır. Edebiyatımızda ise Sembolizm denilince akla gelen ilk isim Ahmet Haşim‘dir. Ahmet Haşim, “Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” adlı makalesinde şiir hakkındaki görüşlerini dile getirirken şiirin nasıl olmasını gerektiğini ve sembolizmi savunmuştur. Edebiyatımızda Saf şiir’in ( Öz Şiir ) bu makale nedeniyle Ahmet Haşim ile başladığı kabul edilir. Yani Saf şiir ilk olarak Fecr i Ati edebiyatında kendini gösterirken tek bir edebi döneme bağlı kalmamış Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına kadar çeşitli isimlerde de ortaya çıkmıştır.
Saf şiir anlayışını benimseyen sanatçılar genel olarak şu şekildedir :
- Ahmet Hamdi Tanpınar,
- Cahit Sıtkı Tarancı,
- Ahmet Muhip Dıranas,
- Behçet Necatigil,
- Asaf Halet Çelebi,
- Necip Fazıl Kısakürek,
- Özdemir Asaf,
- Fazıl Hüsnü Dağlarca
ve Yedi Meşaleciler olarak bilinen topluluğun üyeleri (Ziya Osman Saba, Vasfi Mahir Kocatürk, Sabri Esat Siyavuşgil, Cevdet Kudret Solok, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi Koray, Muammer Lütfi Bahşi)
Saf Şiir Özellikleri
- Sanat bir form sorunudur. Bir şairin tek derdi iyi ve güzel şiir yazmak olmalıdır.
- Şiirde anlam kapalı olmalıdır. Bu da imgeler yoluyla olur;ancak bu imgeler daha önce kullanılmamış şaire özgü olmalıdır.
- Kullanılan dil saflaşmalıdır. (Bu sadeleşmelidir olarak algılanmamalı !)
- Şiirde her türlü ideolojik düşünceden uzak durulmalıdır. Şairin tek amacı okura estetik hazzı yaşatmak olmalıdır. (Bu özellik saf şiir anlayışını benimseyen şairlerin bir edebi topluluk altında bir araya gelmelerini önlemiştir. Bu nedenle çeşitli edebi topluluklarda dönem dönem saf şiiri bireysel işleyen isimler ortaya çıkmıştır. Yani bir akım oluşmamıştır.)
- Düşsellik ve bireysellikten yola çıkarak evrensel insan tecrübeleri aktarılmaya çalışılmıştır.
- Şiirdeki asıl meselenin estetik olduğunu savundukları için musiki ve ahenge aşırı önem verirler. Bu da sembolizmle iç içe olduğunun göstergesidir. (Saf şiir anlayışıyla yazılan şiirler bestelenmeye oldukça müsaittir. Yahya Kemal’in Sessiz Gemi adlı şiiri buna güzel bir örnektir.)
- Şiir anlaşılmak için değildir. Şiir duyulmak ve hissedilmek içindir. (Milli edebiyat ile dilde sadeleşme çabalarının başlaması saf şiir yanlılarının tepkisini çekmiş bu nedenle saf şiir hareketi bu dönemden sonra artarak devam etmiştir.)
- “Sanat, sanat içindir” anlayışı hakimdir.
- Gizem , ruh , ölüm , masal , rüya gibi daha çok metafizik kavramlar ele alınır.
- Edebiyatımızda Necip Fazıl Kısakürek ile Saf şiir ( Öz şiir ) anlayışının zirveye ulaştığı söylenebilir.
- Saf şiir anlayışını benimseyen ilk edebi topluluk 1928 yılında kurulan Yedi Meşaleciler‘dir.
Saf Şiir Anlayışının Etkilendiği Akımlar
Saf şiir anlayışının etkilendiği akımların başında sembolizm gelmektedir. Sembolizmle iç içe olan Empresyonizm’de saf şiir anlayışının etkilendiği akımlar içerisinde yer alır. Saf şiir anlayışının en önemli özelliklerinden biri de gizemdir. Dolayısıyla Gizemcilik de saf şiir anlayışının etkilendiği akımlar içindeki yerini alır.
Saf Şiir Örnekleri
Üstünde güvercinler gezen şu rahat damın
Kalbi atar ardında birkaç mezarla çamın
Şaşmaz öğle zamanı ateşlerle yaratır
Denizi, denizi, hep yeni baştan denizi
Tanrıların sükunu çeker gözlerimizi
Bir düşünceden sonra, ah o ne mükafattır.
…
Rüzgar çıkıyor… Yaşamaya dadanmak gerekir!
Sonsuz meltem kitabımın sayfalarını çeviriyor.
Toz toz kayalardan fışkırıp durur sular;
Uçun, hadi uçun, göz kamaştıran sayfalar;
Yıkın dalgalar; şenlikli sularınızı akıtın.
Yelkenlerin yemliği şu rahat çatıyı yıkın!
Paul Valery (Çeviri : Sabri Esat Siyavuşgil)
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,
Günlerce siyâh ufka bakar gözleri nemli.
Bîçâre gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!
Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal Beyatlı
Merdiven
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Ahmet Haşim
Not : Merdiven Şiiri Tahlili’ne bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
Örümcek Ağı
Duvara, bir titiz örümcek gibi,
İnce dertlerimle işledim bir ağ.
Ruhum gün boyunca sönecek gibi,
Şimdiden ediyor hayata veda.
Kalbim, yırtılıyor her nefesinde,
Kulağım, ruhumun kanat sesinde;
Eserim duvarın bir köşesinde;
Çıkamaz göğsümden başka bir seda…