Okumak. Kaç tanımın var, kimde nasıl hayat bulursun, kimin kulağına ne fısıldarsın? Her şeyi bir karşındakine söylersin ve dile getirttirmezsin; bu ketum halin seni çok çekici yapıyor. Gözlerim her gün satırlarda seni arıyor ama nafile bulamıyor, anlatamıyor yine de okuyorum.
Seni kah bir mihrapta kah bir kahpenin yalancı gülüşünde bulduğumda ise hızlıca kapıyı yüzüme vurmana vuruluyorum; işte bu sensin diye. İtilirken düşünce ufkumun okunmuşlukları hiçlik mahkumiyetinin kısrak yularının bağına…vurmuş başınım efkarına hece hece sözcükler cennetine.
Buz kesse bakışların hercü merc etse de cümleler dünyayı ve dünyamı okumak seni, bir matbaanın kokusunda sende fatih olmak.
Okur olmak kendini kitaplardan alamamak hatta cenneti bile okumaktan ibaret görmek. Cümle ağır oldu; ama insanın inanıyorsa nihai amacı cennet değil mi? Burada amacı olmadan okuma nasıl olur bilmediğim için bir şey diyemem. İnanmayan da inançla yüz göz olmamak için okur diye düşünüyorum.
Kendini farklı birkaç kelime ile sözde inanmamakla entelektüel gösterecek ya arkadaş. Oku ha babam oku. ’Bırakın okusun tabi küçük enişte de salça oluyor gardaş’ Okumak illaki kitapla olmaz tabi bunu mıh gibi saplamak lazım ruhumuza. Okuyan insan mesleğinin erbabı ve yaptığı işte akla gelen ilk şahıssa o okumuştur mesleğini. Zanaatını okuyan şahsa bu entelektüel duruşu ile saygı duymak gerekir.
İlk ayeti oku olan; ülkede çoğunluğunda bu hitapla muhatap olduğunu düşününce; gülsem mi, ağlasam mı, başımı ne olumlu ne olumsuz anlama gelecek şekilde sallasam mı bilemiyorum. Bedenimin değil ruhumun başı önüne eğiliyor sana gelmeyen ellerde.
Okuma bilmem ben pek, okuyan da nadirdir diye düşünürüm. Toplumda da okuma oranı on binde bir dahi olsa deliler hastanesinde yer olmazdı ve sürgünler şehri kurulurdu diye düşünürüm. Okuyan biri bana yalvarır gözlerle Allah aşkına ne içiyor ne yiyorsanız bana da verin bende onlardan yiyip içeyim de rahat edeyim biraz demişti. Bu sözleri bana söyleyenle hiçbir zaman aynı kitap üzerinde mülahazada bulunmadım sadece onu dinledim. O kitapları okuyor bense kitaplara bakıyorum. Benim konuşacaklarım da benim gibi kitaba bakmalı; kitabı okursa ve onunla muhabbete girersek evin yolu bulunmaz. Kitap okumak bana öğretildi; o ise bu konuda eğitildi.
Yukarıdan beri zahmet ederek okuduğunuz yerden itibaren bu iki (eğitim,öğretim) tanım, terim her neyse farkını bilmiyorsanız okumayınız zaten. Çevrenize baktığınızda da birçok üniversite öğretimi almış hatta isminin önünde bazı ekler getirilmiş cahiller görürsün eğitimden yoksun. Bu eğitim fakirliği ve okuyamama toplumu felç ediyor ve birilerinin aklının erdiğine de ermediğine de kamusal alanda konuşması yanlışa, şahsı referans kılıyor. Eğitimini alarak okumuş insanlarda ilmin vakarı sizi dinlemeye iter o konu sizin alanınızda olsa. Okuma konusunda kemikleriniz terlese ve toplum size ucube olarak baksa siz yine durduğunuz yerde beklemeye devam…
Yanmak, yakılmak, alemi seyre dalmak, göğe çıkmak, deryaya dalmak, türap olmak, hiçliğe adım atmak… hoş geldin
Cennete ve cehenneme dek…
İyi okumalar.