Menü
içinde

Kum Tefrikaları Konusu

2015 yılında yayımlanan öykü kitabıyla dikkatleri üzerine çeken Ömür İklim Demir’in Kum Tefrikaları Konusu itibariyle dikkat çekeceğe benziyor.

Ömür İklim Demir

Yapı Kredi Yayınları etiketiyle 2015 yılında ilk öykü kitabı olan “Muhtelif Evhamlar Kitabı”nı yazan ve bu öykü kitabıyla Haldın Taner Öykü Ödülü, Notre Dame de Sion Liseliler Edebiyat Ödülü ve Ankara Üniversitesi Öykü Ödülü‘nü alan yazar, bu eseri ile adını yurt içi ve dışında duyurmayı başardı. Muhtelif Evhamlar Kitabı Almanca ve Farsçaya tercüme edilerek büyük bir başarı kazandı.

Yaklaşık beş yıllık aradan sonra Ömür İklim Demir yine Yapı Kredi Yayınları tarafından çıkarılan ve yine ilk olma özelliği taşıyan romanı ile okurun karşısında… Kum Tefrikaları…

Kum Tefrikaları Konusu

Kum Tefrikaları başkahraman Mithat ve onun tek arkadaşı Murat Hoca ekseninde geçer. Mithat Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde doktorluk yapmaktadır. Suruç’ta onu anlayan ve fikirlerine itimat ettiği tek kişi edebiyat öğretmenliği yapan Murat Hoca’dır. Derin bir yalnızlık içinde Suruç’ta yaşamlarını sürdüren bu ikili birlikte sıkı vakit geçirmekte ve saatlerce süren sohbetleri ile birbirlerinin yalnızlığına merhem olmaktadırlar.

Murat Hoca, hem mesleğinin verdiği entelektüellikle hem de karakterinden gelen özellikleri ile konuşmayı çok seven bir kişilikken Mithat; sessiz, içine kapanık, kısaca tüm dünyasını içinde yaşayan bir kişiliktir. (Mithat’ın bu sesliği ve içine kapanıklığı yazarın bilinç akışı yöntemini kullanabilmesi için bir ihtiyaçtır ki Kum Tefrikaları bu bakımdan Postmodernizm‘in izlerini taşır.) Mithat’ın bu içe kapanıklığının altında yatan sebep ise bir anda anne ve babasını kaybetmesi ve kendisini yalnız – sevgisiz hissetmesinden kaynaklanmaktadır.

Romanın gelişme bölümünde başkahramanımız Mithat, İstanbul’dan bir telefon alır ve yüz yaşından fazla yaşamış olan Yurdanur Hala’nın vefat ettiğini öğrenir. (Yurdanur Hala’nın bir asırlık ömrü romanı bu bir asırlık zaman diliminde geçmesini sağlayacaktır.) Üstelik Yurdanur Hala’dan ona bir de köşk kalmıştır. Bunun üzerine İstanbul’a giden Mithat, tarihe şahitlik etmiş bu köşkün içinde gezinirken Yurdanur Hala’nın eşi Yüzbaşı Şevket Kemal Bey’in günlüğünü bulur. Ne var ki günlük Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmıştır. Mithat ona yardımcı olacağı düşüncesiyle dostu Murat Hoca’dan yardım ister.

Murat Hoca, günlüğü günümüz Türkçesine transkript ettikçe hem tarihe şahitlik etmekte hem de kendini bir hikayenin tam ortasında bulmaktadır. Bunun üzerine hmeen Mithat’ın yanına gider ve eğer izin verirse editörlük yaptığı gazete de tefrika halinde günlüğü yayınlamak istediği söyler. Arkadaşını kırmayan Mithat gerekli izinleri verir ve Murat Hoca İttihat ve Terakki döneminin tayyareci yüzbaşısı Şevket Bey’in ağzından dinlenecek olan olaylar “Kum Tefrikaları” adıyla bu gazetede tefrika edilir.

Yüzbaşı Şevket Bey’in gözlemlerinin anlatıldığı bu kısımda roman bir asır öncesine gider ve İstanbul – Kahire uçuşunu yapan bir uçak ile Tayyareci Fethi ve Nuri Beylerin canlarına mal olan tarihsel gerçeklik dile getirilir.

İlk Pilot Hava Şehidi Tayyareci Fethi Bey, Üst. Sadık ve Üst. Nuri’

Kum tefrikaları konusu ile genel olarak Mithat’ın yalnızlığı ve geçmişi bir liman olarak görüşünün üst kurmaca ile anlatıldığı bir eserdir.

Kum Tefrikaları Arka Kapak

“Muhtelif Evhamlar Kitabı” yazarı Ömür İklim Demir’in ilk romanı “Kum Tefrikaları”

Ömür İklim Demir, bu kez “kumdan, buhardan, hayalden ibaret” bir romanla çıkıyor karşımıza. Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor, geçmişle geleceğin arasında sabırla mekik dokuyor.

“Kum Tefrikaları”, kuytunun, saplanıp kalmanın, kendine gömülmenin, uzaklara düşmenin, öteki bile olamamanın, boşluğun, hevesin, meşgalenin, Doktor Mithat’ın, Murat Hoca’nın, Yurdanur Hala’nın, Şevket Kemal Bey’in, ölülerin, kelimelerin, telgraf tıkırtısının, tozun, rüzgârın, bulutların, bütün o yılların ve de üstümüzden esip geçen diğer şeylerin hikâyesi… Rüzgâr hiç durmadan esiyor sayfaların arasında, her şey bir görünüp bir kayboluyor ya da bir kaybolup bir görünüyor. Yutuyor kenarları, köşeleri, arabaları, evleri kum; yutuyor günleri, takvimleri, atları, uçakları ve de hepsinden mürekkep hayalleri… Bozkıra bakan izbe balkonlar, Boğaz’a açılıyor bir vakit; ölümler umuda, umutlar çaresizliğe benziyor yavaş yavaş. Her kavram değişip dönüşürken, Türkiye’nin son yüz yılında dolanıyor Ömür İklim Demir, kat kat açılan bir romanla çıkıyor karşımıza.

“Panjurların gölgesi yüzümde parlayıp söndüğünde, bıyığımla oynuyordum; ardından boğuk bir gök gürültüsü geldi. Sigaramın külünü silktim. Beş saniye önce kor gibi yanan kül, yüz yıllık diğer külün içinde kaybolup gitti. Geçmiş tarafından yutulmak böyle bir şey olmalıydı.”

Bir iyi dilek, bir ilk roman… “Kum Tefrikaları”.

Exit mobile version