Menü
içinde

Dünyayı Değiştiren Yedi Çift

Martin Luther King, Jr. ve Coretta Scott King

Martin Luther King, Jr., Afrikalı-Amerikalı Baptist papaz ve Amerikan yurttaş hakları hareketi önderi. Dünya genelinde şiddet karşıtı ve ırksal eşitlik görüşleriyle tanınmaktadır ve 1964 yılında Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Dr. King’in 1950’ler başlayan ve 1960’larda geniş kitlelere ulaşan hareketi, sivil haklar üzerinde kapsamlı bir siyasi eyleme yol açtı. 1963 yılında King, ünlü “Bir Hayalim Var” konuşmasını yaptığı Washington yürüyüşüne 25 milyondan fazla insan katıldı.

Onun ve eşinin bu çabaları 1964 yılında eğitim, işe alma ve kamu konutlarında azınlıklara karşı yasal ayrımcılığa son verilmesini sağlayan İnsan Hakları Yasası’nın oluşmasını sağladı. O yıl sadece 35 yaşında olan Dr. King, Nobel Barış Ödülü alan en genç insan oldu.

 

1968 yılında bir suikast ile öldürülmesinden sonra Coretta onun mirasını yaşatmak için 2006 yılındaki ölümüne kadar mücadelesini sürdürdü.

 

Robert Rauschenberg ve Jasper Johns


Robert Rauschenberg ve Jasper Johns birlikte Modern sanatı değiştirdi. İki sanatçı, 1950’lerde New York sanat sahnesine hakim olan “Soyut Ekspresyonist” resmin ötesine geçmeye çalıştı. Soyut Ekpresyonizmi Pop, performans sanatı ve kavramsal sanata bağladı.

İkisi bir araya geldiğinde Rauschenberg ressam Susan Weil’den boşandı ve ünlü sanatçı Cy Twombly ile olan ilişkisini de noktaladı. Rauschenberg ve Johns, Matson – Jones adıyla pencere tasarımcıları olarak birlikte çalışmaya başladılar. İlişkileri derinleştikçe birlikte kendilerinin sanatsal ifade biçimi haline geldiler.

Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre

Simone de Beauvoir ve Jean Paul Sartre 1929’da Paris’te felsefe okudukları sırada tanıştılar.

Onlar güçlü bir çift oldular. Sartre, Egzistansiyalizm’in (Varoluşçuluk) babası olurken De Beauvoir ise feminizmin öncü isimleri arasındaki yerini aldı.

 

Mildred ve Richard Loving


1958’de Mildred Jeter ve Richard Loving yasal olarak evlenmek için Washington DC’ye gitti. Mildred Afrikalı – Amerikalı ve Kızılderili kökenliydi.

Richard ise beyazdı ve o zamanlarda ırklararası evlilik yaşadıkları Virginia’da yasa dışıydı. Çift, dönüşlerinden sadece birkaç hafta sonra tutuklandılar. Ancak davasından vazgeçmeyen Mildred Amerika’da Yüksek Mahkemeye başvurdu ve aynı yıl Yüksek Mahkeme evliliklerini onayladı.

Marie ve Pierre Curie

marie Sklodowska 1867 yılında Varşova’da doğdu. O yıllarda kızların üniversiteye gitme hakkı bulunmadığı için Sorbonne’da fizik ve matematik okumak için Paris’e gitti. “Bana yeni bir dünya açılmış gibiydi, bilim dünyası sonunda tüm özgürlüklerde bilmeme izin verdi” diye yazmıştı anısına. 1894’te fizik ve matematik dereceleriyle mezun oldu. Bu zaman zarfında Marie’den sekiz yaş büyük Pierre Curie ile tanıştı. 1895’te çift evlendi.

1897’de kızları İrene’nin doğumundan sonra Marie, uranyum ışınları incelemesine döndü. Araştırmalarını yürütmek için Pierre’in daha önce kristaller üzerine öncü araştırması için tasarladığı bir elektrometre kullandı. Marie ve Pierre, uranyum içeren doğal cevherleri incelemeye başladılar ve polonyum adını verdikleri tamamen yeni bir maddeye rastladılar. Birkaç ay sonra radyum adı verdikleri oldukça aktif başka bir element keşfettiler. Araştırmaları ayrıca dünyaya yeni bir kelime kazandırdı : RADYOAKTİF.

Curie çifti bulgularını doğrulamak için özenli ve fiziksel olarak araştırma gerektiren bir döneme girdi. 1903’te Marie ve Pierre Curie, “ortak araştırmalarının sunduğu olağanüstü hizmetlerinden dolayı Nobel Fizik ödülüne layık görüldü.” Trajik bir şekilde Pierre, 1906’da Paris’teki bir trafik kazasında öldü ve Marie’yi dul bir anne yaptı. Marie ise çalışmalarını hiç aksatmadı. 1908’de Sorbonne’da profesör olarak adlandırılan ilk kadın oldu. 1911’de radyum ve polonyum üzerindeki çalışmaları nedeniyle ikinci bir Nobel ödülü aldı.

Tüm bu çalışmaları yapan Marie Curie, ilgilendiği elementlerin zehirli olduğunu öğrendiğinde ise her şey için çok geçti. (Marie Curie Kimdir ? bkz)

Frida Kahlo ve Diego Rivera

Rivera ve Kahlo bir araya geldiğinde Rivera Meksika kültürünü, tarihini ve işçi mücadelelerini tasvir eden canlı, politik olarak etkilenmiş duvar resimleriyle tanınan, son deree saygın bir sanatçıydı. Kahlo ise genç bir sanat öğrencisiydi. İkili, Kahlo’nun 18 yaşında ve Rivera’nın yaşının iki katı olduğu 1925’te ölümüne kadar birlikteliklerini sürdürdü. Onların birliktelikleri Meksika’nın en sıradışı sanatının doğmasını sağladı.

Rivera, 20. yüzyılın en önemli Meksikalı sanatçısı olarak bilinirse Kahlo’nun fiziksel ve psişik acılarını ön plana çıkaran Sürrealist sanatı onu feminist bir ikon haline getirdi. Kahlo, Louvre’da resim yapan ilk Latin Amerikalı kadın oldu.

Kahlo ve Rivera yaşam boyu aktivistliklerini sürdürdü. Rivera’nın resimleri ABD başkanı Roosevelt’in Büyük Buhran döneminde sanatçılar için iş yaratan Works İlerleme İdaresi programına ilham verdi. 1954’teki ölümünden günler önce Kahlo, Rivera ile Amerikan Guatemale’ya müdaheleyi protesto etmek için ortaya çıktı. Kahlo’nun Rivera’ya 27 yıl boyunca yazdığı olağanüstü aşk mektupları, ilişkilerinin kayda değer yoğunluğunu ortaya koyuyor. ” Seni boyamak istiyorum ama renk yok. Kafamın soyut karışıklığında büyük aşkımın somut şekli var” sözleri bu yoğunluğun bir göstergesi gibi…

Jane Addams ve Mary Rozet Smith

Progressive Era’nın en önemli reformcularından Jane Addams, Amerika’daki sosyal çalışmanın kurucusu olarak kabul edilir. Öncü çabalarının başında 1889’da Şikago’daki Avrupalı göçmenler için bir yerleşim evi olan Hull House’un kurucu ortağıydı. Kendini adamış bir hakem, 1920’de Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği’nin kurucu ortağı oldu ve 1931’de Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk Amerikalı kadın oldu.

Addams’ın uzun süredir ortağı Şikago doğumlu ve Hull House’un mütevelli heyeti Mary Rozet Smith’di. Smith, yerleşim evleri, çocuk koruma örgütleri ve kadın grupları da dahil olmak üzere Şikago’daki birçok sosyal iyileştirme girişimine katıldı.

 

Yorum Bırakın

Exit mobile version