Menü
içinde ,

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet

Peyami Safa Kimdir ?

Peyami Safa, Cumhuriyet edebiyatında “bireyin iç dünyasını esas alan” tarzda kaleme aldığı eserleri ile tanınır.  Peyami Safa’nın “bireyin iç dünyasını esas alan” tarzda eserler kaleme almasındaki başlıca sebep bizzat kendi hayatıdır.

Hastalıklarla boğuştuğu bir çocukluk dönemi ve bu hastalık sürecinin getirdiği yıkım onun psikolojisini ciddi anlamda etkilerken eserlerinde de yansımalarını görürüz.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’da Peyami Safa’nın yaşadığı bu sıkıntılı süreci kurguya dönüştürdüğü bu nedenle de otobiyografik olarak anıldığı eseridir.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Konusu

Küçük yaşta babasını kaybeden ve annesiyle birlikte yaşama tutunmaya çalışan 15 yaşındaki küçük bir çocuğun (yazar romandaki asıl kişi olan bu çocuğun adını vermemiştir.) 7 yıl boyunca bacağındaki hastalık yüzünden hastane hastane dolaşması anlatılır.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet

Yedi yıl boyunca bacağındaki hastalıkla uğraşan çocuk, son bir umutla bir kez daha hastaneye gittiğinde kemik veremine yakalandığını öğrenir. Doktorlar durumun böyle gitmesi halinde bacağının kesilme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu söylemesi üzerine çocuk büyük bir üzüntüyle eve döner.

dokuzuncu hariciye koğuşu özet

Annesine bir türlü bacağının kesilme tehlikesi içinde olduğunu söyleyemez. İyi beslenirse bacağındaki ağrının geçeceğini söyleyerek durumu geçiştirir. Ancak aslında uzun bir tedavi süreci onu beklemektedir.

Evlerinin İstanbul’un kenar mahallelerinde yer alması ve hastaneye uzak olması nedeniyle annesi çocuğun Erenköy’de yaşayan ve uzaktan akrabaları olan Paşa’nın yanında kalmasını istemektedir.

Kısa süre içinde Erenköy’deki konağa yerleşen çocuk burada Paşa’nın 19 yaşındaki kızı Nüzhet’e karşı büyük bir ilgi duymaya başlar. Ancak çocuk hastalığın verdiği çelimsizlik nedeniyle özgüvenini kaybetmiştir. Hiçbir kızın kendisini sevmeyeceğini düşünürken Nüzhet’e karşı umutsuzca bir ilgi duymaktadır.

Hasta çocuk hastane ve konak arasında günlerini devam ettirirken hastalığının ilerlemesi nedeniyle iyiden iyiye psikolojik sorunlar yaşamaya başlar. Sık sık tedavi gördüğü Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki duvarlarla konuşmaya başlar.

Çocuk kendisini ezik hissettiği kadar, kendisini tedavi eden doktorları da yüce bir kişilik olarak görmektedir. Yani doktorlara karşı büyük bir hayranlık duymaktadır.

Hasta çocuk tüm bu psikolojik sorunlarla uğraşırken hayatındaki tek renk Nüzhet’tir. Ama hiç farkına varmadığı bir şey vardır. Nüzhet, sadece onunla alay etmek için ona karşı ilgi duyuyormuş gibi davranır. Ancak Nüzhet’in bu davranışlarını ciddiye alan çocuk gün geçtikçe Nüzhet’e karşı daha fazla ilgi duymaktadır.

Çocuğun Nüzhet’e olan ilgilisini fark eden annesi ise Nüzhet’in bir an önce evlenmesini ister. Kısa süre sonra da Dr. Ragıp adındaki birinin Nüzhet’i istemeye geleceği haberi gelir. Bu duruma çocuk çok üzülür. Yaşamaya dair tüm umudunu kaybetmişken tutunduğu tek dalın da elinden kayıp gideceğini düşünmeye başlar.

Hasta çocuğa karşı umarsızca davranan ve her fırsatta ona umut vermekten zevk alan Nüzhet ise çocuğun bu haberle yıkıldığını görür ve ona  Dr. Ragıp, beni istemeye gelebilir ama bu benim onu kabul edebileceğim anlamına gelmez” diyerek bir kez daha umut verir. Bu sözlerden sonra çocuk biraz olsun rahatlamıştır ama Nüzhet’in tek amacı onunla alay etmekten başka bir şey değildir.

Bir gün hastaneden konağa dönen hasta çocuk, Dr. Ragıp’ın da konağa geldiğini ve Paşa ile derin bir sohbet içerisinde olduğunu görür. Onları dinlemeye başlayan hasta çocuk kısa süre sonra dayanamayarak sohbete dahil olur ama ne Paşa’nın ne de Dr. Ragıp’ın dediklerine katılır. Onlara muhalefet ettiği için kısa süre sonra tartışmaya başlarlar. Bu olaydan sonra hasta çocuk konaktan ayrılır.

Tamamen karamsarlığa düşen  çocuk kısa süre sonra tamamen fenalaşır. Acilen hastaneye kaldırılır. Doktorlar bacağı kesilirse kurtulacağını söylese de o bacağının kesilmesini kabul etmez. Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatmayı ve burada tedavi altına alınmayı ister.  Onun isteği üzerine Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır.

Uzunca bir tedavi süreci sonunda bir ayağı kısalmış şekilde hastaneden taburcu olur. Dr. Ragıp ve Nüzhet çoktan evlenmiş, Paşa ise felç geçirerek hasta döşeğine düşmüştür. Paşa’nın tek isteği ölmeden önce son kez hasta çocuğu görmektir. Hasta çocuk Paşa’nın isteğini yerine getirmek üzere hastaneden ayrılır ve roman sona erer.

Yorum Bırakın

Exit mobile version