Büyülü Gerçekçilik Nedir ? Büyülü Gerçekçilik Akımı Türk Temsilcileri Kimdir ?
Büyülü Gerçekçilik ya da diğer adıyla Fantastik gerçekçilik, gerçekçiliği ön plana alan ancak gerçekçi akımlarda olmaması gereken sihir, büyü , mantık dışılık veya olağanüstü durumlara da yer veren akıma denir. Büyülü Gerçekçilik için kısaca Gerçekle fantastik olanın karışımı denilebilir.
Bu kelimeyi ilk kez Alman tarihçi ve sanatçı Franz Roh‘un zikrettiği iddia edilmektedir. Alman ressamların temaları hayal ürünü, fantastik ve rüyamsı niteliğe sahip çalışmalarını anlatmak için kullanılır.1 köken olarak Latin Amerika’da Latin Amerikalı yazarlar tarafından kullanıldığı söylenir. Edebi akım olarak ilk kez 20. yüzyılda kullanılmaya başlandığı bilinmektedir.
Postmodern edebiyatın merkezinde yer alan bir akım olan Büyülü Gerçekçilikte fantastik unsurlara bolca yer verilir.
Dünya ölçülerinde incelendiğinde, üçüncü dünya ülkelerinin, Batı kapitalizmi, eğitimi ve teknolojisi ile karşılaşması sonucunda, bu ülkelerde edebiyat alanında büyülü gerçekçilik akımı görülmeye başlamıştır. 2
Sömürgecilik sonrası söylemle ilişkilendirildiğinde, fantezi ve gerçek olmak üzere iki farklı özelliği birleştirmesinden dolayı melezlik (hybridity) ve ‘öteki’ kavramlarına değinilmesi eserin önemli özelliklerini teşkil eder. Üçüncü dünya ülkelerindeki insanın bireysel, toplumsal, ekonomik sorunlarını işlemek için kullanılan, dolayısıyla politik kaygı taşıyan bir akım olmuştur.3
Büyülü Gerçekçilik Akımı Türk Temsilcileri
Büyülü Gerçekçilik akımı Postmodernizm ile iç içe olduğundan Türk temsilcileri olarak Postmodern anlayışta eserler veren isimler gösterilebilir. 1980 sonrası Türk edebiyatında etkisini iyiden iyiye gösteren Postmodernizm, aynı zamanda büyülü gerçekçiliğe de kapılarını aralamıştır.
Başta Latife Tekin olmak üzere İhsan Oktay Anar, Elif Şafak ve Orhan Pamuk yer almaktadır.
Latife Tekin’in Sevgili Arsız Ölüm, İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası, Elif Şafak’ın Pinhan verilebilir.
Orhan Pamuk’un tarihi konu edinen eserlerle ilgili yaptığı bir konuşma büyülü gerçekçiliğin dünyaca ünlü ismi Juan Gabriel Vásquez Çev tarafından oldukça beğenilmiş ve “romanlarımı yazmakta işimi kolaylaştırdı” cümlesini kurmuştur.
Orhan Pamuk’un sözü ise şu şekildedir :
Tarihsel romanın görevi geçmişin kusursuz bir kopyasını üretmek değil, tarihi yeni bir şey ekleyerek anlatmak, onu zenginleştirmek, kişisel deneyimin hayal gücü ve ihtirasıyla onu değiştirmektir.
Orhan Pamuk’un bu sözü Büyülü Gerçekçiliğin bir tanımı olarak da görülmektedir.
Büyülü Gerçekçilik Akımı Türk Temsilcilerine kimi isimler Tanzimat dönemi sanatçısı Hüseyin Rahmi Gürpınar ve onun Gulyabani adlı eserini de göstermektedir. Ancak Bir akım olarak Büyülü Gerçekçilik 20. yüzyılda Postmodern edebiyatın içinde yer almaktadır.