Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Hikayeler
2. Dünya Savaşı’nın getirdiği sıkıntılar, Kore’ye asker gönderilmesi, köyden şehre göçün getirdiği bunalım, işsizlik ve daha birçok toplumsal sorun insanların psikolojilerini sarsmıştır.
Cumhuriyet dönemi sanatçıları da eserlerinde bu bunalımlara sık sık yer vererek hem toplumun sorunlarını dile getirmiş hem de bu sorunlara çözüm arama gayretine girmişlerdir.
Bu eserlerde sanatçılar “Bireyin İç Dünyasına” eğilmiş onların ruh hallerini psikoloji biliminin kullandığı tekniklerden de faydalanarak dile getirmeye çalışmışlardır.
Bireyin İç Dünyasını Esas Alan Hikaye Özellikleri
- Köyden kente göçle birlikte ailesinden ayrılarak çalışmaya giden bireylerin yalnızlığı, ekonomik sıkıntılar, çevreye yabancılık gibi sorunlar toplumsal çözülmelere neden olmuştur.Tüm bu durumlar toplumda ruhsal problemlerin sayısını artırmıştır.
- Toplumdaki ruhsal sorunların artması ve psikoloji biliminde yaşanan gelişmeler dönem yazarlarının bu alana ilgi duymasını sağlamıştır.
- Sanatçılar bu tarz eserlerde kahramanın iç dünyasını tasvir etmeye çalışmışlardır. Bunu yaparken de tahlillerden sık sık faydalanmışlardır. Psikoloji’nin en önemli tekniği olan “iç konuşma” ve “bilinç akışı”na sık sık yer verirler.
- Bu tarzda yazılan eserlere içe dönük, psikolojik ya da mistik eserler denir.
- Bu anlayışla hikayeler yazan isimlerin başında Peyami SAFA, Ahmet Hamdi TANPINAR, Tarık Buğra ve son dönemin en önemli isimlerinden olan Mustafa KUTLU yer alır.
- Peyami SAFA‘nın hikayeleri ve özellikle de romanları hep bu tarzdadır. Özellikle de 9. Hariciye Koğuşu adlı romanı bireyin iç dünyasını yansıtması bakımından oldukça önemlidir.
- Ahmet Hamdi TANPINAR‘ın ise Abdullah Efendi’nin Rüyaları adlı hikayesi bu tarzın en önemli örneklerindendir.
- Tarık Buğra‘nın İki Uyku Arasında adlı eseri ile Mustafa Kutlu‘nun Yokuşa Akan Sular adlı eseri bireyin iç dünyasını esas alan hikayelerin başında gelir.
Bireyin iç dünyasını esas alan bu önemli sanatçıların eserlerine bakıldığında uyku – rüya gibi kavramların eser isimlerinde dahi yer aldığı görülür. Çünkü uyku ve rüya bireyin bilinç altına indiği andır. Yazarlarda tam olarak o anı okura yansıtmaya çalışırlar.