Git Kendini Çok Sevdirmeden’de oğlu vefat eden Arda, derin bir bunalıma girmiş ve Eskişehir’deki annesinin anılarla dolu evine sığınmıştır. Zaman akar, acıları geçirmese de dindirir ve genç kadın, terk ettiği kocasına ve İstanbul’a geri döner. Yalnız da değildir üstelik; unutamadığı gençlik aşkı Ertuğrul’un kendisine emanet ettiği kızı Dünya vardır yanında. Ancak ne kendisi ne de kocası Ali aynı insanlardır artık. Evlerinin içindeki yabancılaşmaya Gönül adında genç bir kızın gizemi de eklenince, Arda ve Ali kendilerini karanlık bir girdabın içinde bulacaktır.
“Romandaki ‘gönül meselesi’, sadece bir gönül meselesi. Yani başörtüsü takmış birinin (herkesten farklı birinin) ‘gönül meselesi’ değil. Yazar kahramanına başörtülü biri olarak değil, bir roman kahramanı (bir insan) olarak bakıyor. Bu tür durumlarda ‘yazar objektif bakmış’ denir. Hayır, bunun da ötesinde bir durumdan söz ediyorum. Yazar yukarıda da söylediğim gibi, namuslu bir insanın yapması gereken şeyi yapmış. Farklı konumdaki insanları, bir aşk serüveni çerçevesinde, oldukları gibi anlatmış.
Ve bence, ortaya iyi bir roman çıkarmış.”
Ahmet Kekeç
(Tanıtım Bülteninden)