Menü
içinde ,

Açık Deniz Şiiri Tahlili Mehmet Kaplan

Açık Deniz Şiiri Tahlili Mehmet Kaplan

Edebiyat tarihçisi, yazar Mehmet Kaplan‘ın kendi kaleminden Yahya Kemal Açık Deniz Şiiri Tahlili

Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
Her lahza bir alev gibi hasretti duyduğum.
Kalbimde vardı Byron’u bedbaht eden melâl
Gezdim o yaşta dağları, hülyâm içinde lâl,
Aldım Rakofça kırlarının hür havasını,
Duydum akıncı cedlerimin ihtirasını,
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu,
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu …
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rûyama girdi her gece bir fâtihâne zan.
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular,
Mahzûn hudutların ötesinden akan sular,
Gönlümde hep o zanla beraber çağıldadı,
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı !
Bir gün dedim ki istemem artık ne yer, ne yar!
Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
Gittim o son diyara ki serhaddidir yerin,
Hata dilimdedir tuzu engin denizlerin.

Garbın ucunda, son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamanı, gökyüzü kurşunla örtülü,
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi ;
Gördiim güzel vücudunu ziiınrütleyen deri
Keskin bir ürperişle kımıldandı anbean;
Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.

Sonsuz ufuktan ah o ne coşkun gelişti o!
Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!
Yelken, vapur, ne varsa kaçışmış limanlara,
Yalnız onundu koskoca meydan ve mtmzara!
Yalnız o kalmış ortada asi ve bağrı hun,
Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun,
Sezdim bir aşina gibi, heybetli hüznünü !
Ruhunla karşı karşıya kaldım o ıned günü,
Şekvanı dinledim, ezeli muztarip deniz !
Duydum ki ruhumuzla bu gurbette sendeniz.
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı;
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.

Açık Deniz Şiiri Tahlili Mehmet Kaplan

dam” adını verdikleri Osmanlı İ mparatorluğu’ nun mukadderatı, Türk münevverlerini, ümitsizlik, cesaret ve korku, hayal ve kötümserlik kutupları arasında,
sürekli bir buhran içinde bırakır. Yahya Kemal, “hasta adaın”ın son demlerine şahit oldu. Balkan şehirlerinden birinde doğan ve hezimetin sarsıntılarını daha yakından duyan bu serhat çocuğu, kahramanlık hikayelerini dinleye dinleye büyüdüğü, macerası asırları dolduran imparatorluğun feci yıkılışından son derece
muztarip olur ve bir daha geri gelmeyecek olanın doğurduğu büyük ümitsizliği,
ancak şanlı ve güzel eski günlerini hatırlamak suretiyle tela(iye çalışır. Çöken
alem, onun şiirlerinin aynasında ebedi akisler bırakarak kaybolur. Kuğunun son
şarkısı kadar hüzünlü ve güzel olan bu şiirlerde, mazimizin en değerli tarafları,
sanatın ihtişamı içinde parlar.

Haşim, iğrendiği realiteden kaçmak için hayali alemler tasavvur ediyordu.
Yahya Kemal, çirkin halihazır karşısında, tarihin kahramanlık ve güzellik dolu
ülkelerine çekilir. Mehlika Sııltan’a aşık yedi genç, kuyunun içinde gördükleri
hayftl ftleınine dalar ve kaybolurlar. Yahya Kemal ‘ in kuyusu, hatıra ve hayaldir:

Mes’uddur o insan ki yaşar hatıralarla
İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar

mısraları onun hayat felsefesini hülasa eder. Hayal, realiteyi aşmanın bir şeklidir.
Büyük muztaripler, büyük hulyalar kurarlar. Akif Paşa’yı yokluk alemini tasvire
götüren, varlığın ıztırabı idi. Yahya Kemal ‘de de varlığı, hudutlu olanı aşına arzusu vardır. Açık Deniz’de bu özlemin en kuvvetli ifadesini buluyoruz

Varlığı aşma iştiyakı, Türk edebiyatında sık sık rastlanan bir teındir. Tasavvuf bu özlemin ifadesi idi..

Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı

diyen Yunus Emre’nin dizeleri de bu duygular ile doludur.

Gelin ey ehl-i hakikat çıkalım dünyadan
Gayr yerler gezelim, özge Safalar görelim

diyen Fuzuli’de de aynı arzu vardır. Şeyh Galib, aynı varlığı aşma iştiyakını:

Bir şulesi var ki şem’ -i canın
Fanusuna sığmaz asmanın

mısraları ile ifade ediyordu. Akif Paşa‘da, Servet-i Fünuncularda, Haşiın‘de aynı duygunun başka şekillerde ortaya konulduğunu gördük.

Yahya Kemal’ de bu his, çok ayrı bir şekilde tezfıhi.ir ediyor. O bütün insanlarda müşterek olan “hudutları aşma” temini, Türk tarihine ve kendi ferdi macerasına bağlıyor ve Açık Deniz sembolü ile bu duyguya, cihanşümul bir mahiyet
veriyor. Umumi bir teme hususi şekilde tasarruf etmesi, Yahya Kemal’ in şiirine
orijinal bir karakter kazandırıyor. Hudutları aşma hissi, şiirde, birbirine bağlı üç
plan içinde geliştirilmiştir: Şair, başlıca vasfı akıncılık olan Türk tarihinde, duygusunun kaynağını keşfediyor:

Her yaz şimale doğru asırlarca bir koşu

mısraı, Türk tarihinin ruhunu hülasa eder. Bu tefsire göre, Türk tarihi, hudutları
aşma ihtirasının bir ifadesidir. Hakikaten, Türk tarihine umumi olarak bakınca,
onda maddi ve manevi sahada bu duygunun hakim olduğunu görürüz.

Daha deniz, daha müren (nehir)
Güneş bayrak, gök kurıkan (çadır)

diyen Oğuz Kağan, mekanı kaplamak ihtirasıyla doludur. İslamiyet’ten önceki
Türk, maddi mekanda genişlediği halde, İslamiyet’ten sonra, hem maddi, hem
manevi sahada hudutsuzluğa doğu gitmiştir. Yunus Emre, kainatı. fethetmek ve
onun üstüne çıkmak isteyen bir akıncıdır. Türklerin İslamiyet’ i benimsemeleri,
belki de, ruhlarının önüne, maddi alemden daha geniş, sonsuz bir ufuk açmış olmasından dolayıdır.

İçeriğin tamamına ulaşmak için bağlantıyı tıklayınız.

Exit mobile version