Şikayetname
Divan edebiyatımızda nadir olan nesir türündeki (münşeat) türündeki eserlerin edebiyatımızdaki ilk ve en önemli örneklerinden biridir Şikayetname.
Şikayetname, Fuzuli tarafından kaleme alınmış adından da anlaşılacağı üzere bir rahatsızlığın dile getirildiği mektup niteliğindeki bir eserdir.
Konusu
Şikayetname, konu itibariyle devlet idaresinde meydana gelen aksaklıkların anlatıldığı bir eserdir. Devlet kademesinde yer alan görevlilerin makamlarını kötüye kullanma, rüşvet alma, adam kayırma gibi bozulmuş yönlerini eleştirel bir bakış açısıyla gözler önüne serer. Bu özelliği nedeniyle eser hiciv türünün de en güzel örneğini oluşturur. Eserin yazılış amacı ise kısaca şu şekildedir :
Kanuni Sultan Süleyman’ın Bağdat Seferi sırasında Fuzuli, yazmış olduğu kasideyi padişaha sunar. Tam bir Kanuni hayranı olan Fuzuli bu eserinde onu olabildiğince övmüştür. Bu övgüler karşısında çok memnun olan Kanuni, Fuzuli’ye maaş bağlanmasını emreder ve bunu berat niteliğindeki bir fermanla Fuzuli’ye verir. Seferi sona eren padişah İstanbul’a döndüğünde ise Fuzuli, maaşını bağlatabilmek için elindeki berat ile birlikte devrin kamu kurumuna gider. Ancak hiç beklenmedik bir şekilde karşılanır. Fuzuli işini yaptırabilmek adına ne söylese memurlar yapmamak için kurnazca cevaplar bulur ve nihayetinde niyetlerinin rüşvet olduğunu (Fuzuli’nin deyişiyle) hal dili ile anlatırlar.
Şikayetname Özet
(…) huzurlarına gitdüm. Bir topluluk gördüm, durumları perişan. Ne safâdan anda eser ve ne doğruluktan anda nişan var. (…)
Selam verdüm, rüşvet degüldür deyu almadılar, hüküm gösterdüm, faidesüzdür deyu mültefit olmadılar. Egerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar, amma hâl diliyle bütün suâlüme cevap verdiler.
Dedüm: “Ey arkadaşlar bu ne hatalı iş ve bu ne çin-i ebrudur?
Dediler: “Bizim devamlı âdetümüz budur.”
Dedüm: “Benim riâyetimi gerekli görmüşler ve bana tekâüd berâtı vermişler ki Evkaftan her zaman nasipleneyim ve pâdişâha gönül rahatlığıyla dua kılam.”
Dediler: “Ey miskin sana zulmetmişler ve sana gidiş geliş sermayesi vermişler ki, sürekli bî-fâide mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüb sert sözler işitesin.”
Dedüm: “Berâtumun gereği niçün yerine gelmez?”
Dediler: “Zevâiddür, husulü mümkün olmaz.”
Dedüm: “Böyle Evkaf zevâidsüz olur mı?”
Dediler: “Âstânenin zarurî masraflarından fazla kalursa bizden kalır mu?”
Dedüm: “Vakıf malını fazlaca kullanmak vebâldür.”
Dediler: “Akçemizle satın almışuz, bize helâldür.”
Dedüm: “Hisâba alsalar tuttuğunuz bu yolun fesadı bulunur.”
Dediler: “Bu hesâb, kıyamette alınur.”
Dedüm: “Dünyada dahi hesap olur; zîrâ haberin işitmişüz.”
Dediler: “Andan dahi korkumuz yokdur, kâtibleri razı etmişüz.”
Gördüm ki soruma cevâbdan başka nesne vermezler ve bu berât ile ihtiyacımı gidermezler, çaresiz mücadeleyi terk kıldum ve ümitsiz ve mahrum bir şekilde kuşe-i uzletime çekildüm.
Önemi
Fuzuli’nin bu eseri 16. yüzyıl Osmanlı Devleti hakkında somut bilgiler edinmemizi sağladığı gibi devletin üç yüzyıl sonra yıkılmaya yüz tutuşunun bir tesadüf olmadığını, çürümenin yükseliş devrinde başladığını bizlere göstererek
“Osmanlı neden yıkıldı ?”
sorusuna ilk ve en önemli cevap olma özelliği taşır.