Kültür nedir ? İğneden ipliğe aradığınız her şeyin bulunduğu bir çok bileşeni ile vücut bulan rengarenk varlıktır. Bulunduğu toplumda herkesten etkilenir ve herkesi etkiler. Her eve istediği şekilde girer ve istenilen şekilde yoluna devam eder. Nefes alıp vermek gibidir. Ben nefes almadan yaşarım diyebiliyorsanız onsuz da yaşarsınız. Evet bu anlattığımız şey nefes değil; anlattığımız varlık kültürdür. Bana göre kültür tanımı tam olarak budur !
Dil ve Din
Kültürü etkileyen bir çok etken olduğu kaçınılmaz; ancak bunların içinde dil ve din ayrıca bir parantez ister. Bu da ” milli kültür nedir?” sorusunun cevabıdır aslında.Dil ne kadar çok işlenmiş ise din o kadar çok anlaşılıyor; din ne kadar işlevselliğini koruyorsa dil o kadar gelişiyor demektir kanımca. Bunun en güzel örneğini Göktürk uygarlığından, yönünü nereye çevireceğini şaşırmış ülkemize kadar olan tarihi yüzeysel bir okuma ile rahatça görürüz. Ne doğulu ne batılı olabildiğimiz için şaşırmış yazdım. Arkasında koskoca bir kültür mirası olan milletin insanı; neyi ne için yapacağını unuttuğu için. Buna bir misal vereyim: miladi yılbaşı geçeli saatler oldu ve insanların sosyal medya paylaşımları yazdıklarıma kanıt oldu.
İslam ve Kültür
Sevgili Müslüman kardeşim islamla ilğili paylaşımlarda bulunup yılbaşını eleştiriyor ve akşam olunca camdan sesleniyor: Muhittin abi iki tane sallasana.Muhittin abi de sallıyor tabi. Diğer tipleme arkadaşına gösteri olsun diye şöyle paylaşımda bulunuyor: Aynur bizim çam ağacı plastik ve hindimiz marketten ya sizin ki? Aynur’dan cevap yok. Tekrar bizimki Aynur’a sesleniyor kıskandın mı kız? Yılbaşı geçeli henüz on saat olmuşken bizimki Gümüşhanevi hazretlerinin kitabından etkili bir dua paylaşımda bulunur ve fiili Müslümanlığa hiç yaklaşmayan bu arkadaş kendini İmam Gazali ile bir tutmaya devam eder. Tüm bunlar ise maddi kültürün tezahürüdür aslında.
İsmini yazmayacağım bir kurumda kültür dediğimizde bu ülkede yaşayan herkesin anlayabileceği bu sözcüğü Türkçeleştirmek adına Türkçeyi katleder. Kültür tabiri yerine kullandıkları kelimeyle bizim oraya gitseler ellerine tırpan, orak, çekiç gibi bilumum malzemeleri verip tarlayı gösterirler. Dilin işlekliği ve kelimenin çok anlamlılığını geceye sevk ederek.
Bu tip saplantılardan kurtulmak için kültürün bir taşıyıcısı, toplayıcısı, savunucusu durumunda olan kurum ve kuruluşlar gerek. Bunu da üniversitelerin yaptığı veya yapacağı kanaatindeyim. Bu yerlerin de genç ve dinamik nüfusla iç içe olmasından dolayı böyle düşünüyorum. Bunu yapabilmeleri için de öncelikli olarak arındırılmış olmaları ve bağımsız düşünebilmeleri gerekir. Yoksa devlet kontrolünde yapılan tarihçilikte nasıl bir yanlılık varsa kültürde de bazı olmayan şeyler var; var olan şeyler de yok gibi gösterilebilir. Bunu o an anlamayabiliyoruz. Buna ilaç ise geçen zamanda bazı şeyleri karşılaştırmak eleştirmeden.
Dünyanın farklı yerlerinde dilleri farklı, renkleri ayrı, dinleri bozulmuş dahi olsa insanlar aynı kültürün insanı olabiliyor. Buna aynı duygu ve düşünceyi paylaşmak diyebilirim. Hiç tanımadığınız ama aynı çerçeveden veya pencereden baktığınız insanlar sizinle aynı rengi, aynı dili, aynı dini paylaşan insanlardan daha yakın gelebilir. Buna en yakın örnek ise size terlik fırlatan annenizin annelik duygu ve düşüncesi olabilir. Bu kültürün insan biçimini hayal gücünüze göre sınırlandırabilirsiniz. Hayaller beleş. Herkesin kültürü kendine güzel, verimli ve ebedi.
Aşağılama ve saygılı ol ki senin kültürün olsun.
Hayaller ülkesinde buluşmak dileği ile…