Ömer Seyfettin ile Başlayan Türkçülük Cereyanı
Osmanlı devletinin Balkan Savaşları esnasında büyük bir yıkıma uğraması ve Avrupa kıtasındaki -neredeyse- tüm topraklarını kaybetmesi üzerine burada yaşayan Türkler akın akın Anadolu topraklarına göç etmek zorunda kalmıştır. Bu büyük yıkımın gerçekleştiği Balkan savaşlarında bizzat yer alan Ömer Seyfettin, Türk soydaşların yaşadığı hem bu zulümden hem de Osmanlı devletinin çöküşünün engellenemez olduğunu gördüğünden yakın arkadaşı Ali Canip’le birlikte “Yeni Lisan” hareketini başlatmıştır.
Yeni Lisan hareketi bir dil hareketi gibi görünse de Ömer Seyfettin, dilin bir milleti oluşturan en önemli unsur olduğunu bilmektedir. Onun dil üzerine ortaya koyduğu fikirler kısa sürede geniş kitlelere yayılmış, Anadolu’nun düşman işgaline uğramasıyla birlikte bu düşünceler birer fikir olmaktan çıkarak ideolojiye dönüşmüştür. Bu ideolojinin adı Mehmet Emin Yurdakul’un da katkılarıyla Türkçülük halini almıştır.
Fransız ihtilali’nden beri tüm dünyayı saran Milliyetçilik duygusu nihayet Anadolu’da da tamama ermiş ve böylece Türkçülük düşüncesi ortaya çıkmıştır.
Çarlık Rusya’nın Dağılışı ve Sosyalist İdeoloji
Türkçü – Milliyetçi cenahta başlayan bu hareket esnasında Ekim 1917’de Çarlık Rusya’da işçiler büyük bir isyan başlatmış ve Çar’ı devirerek Lenin liderliğinden S.S.C.B’yi kurmuşlardır. Karl Marx’ın ideolojik görüşleri üzerine kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kısa sürede birçok kesimi etkilemiştir. Rusya’nın komşusu olan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı vatandaşları da bu ideolojiyi kabul etmişlerdir. Bunların başında ise Nazım Hikmet gelir. Nazım Hikmet ülkemizde kısaca sol olarak adlandırılan Sosyalist ideolojiyi benimseyerek Türk topraklarında bu ideolojiyi yaymaya çalışmış ancak vatandaşlıktan çıkarılarak Rusya’ya kovulmuştur.
Bir daha ülkeye dönemeyen Nazım Hikmet’in şiirleri ve yazılarıyla bu ideolojiye olan desteği devam etmiş, o dönemdeki birçok genç sanatçıyı da etkisi altına almıştır. Bunların başında ise Sabahattin Ali gelmektedir.
Irkçılık – Turancılık Davası 1944
Ömer Seyfettin’le başlayan Türkçülük ideolojisine karşı Nazım Hikmet’le başlayan Sosyalizm (komünizm) ideolojisi çok geçmeden karşı karşıya gelmiştir. Türkçülüğün en büyük ve sivri kalemi olan öğretmen Hüseyin Nihal Atsız, komünistlere karşı Orhun dergisinde yazılar kaleme almaya başlar. Hüseyin Nihal Atsız, dönemin CHP hükümetini ve Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nu devletin çeşitli kademelerine solcuları getirmekle suçlar. Suçlamasında hakeret ettiği Sabahattin Ali ise H.Nihal Atsız’ı mahkemeye verir.
26 Nisan 1944’te başlayan mahkemede salon, dönemin gençleri tarafından umulmadık şekilde doldurulur. Bunun üzerine mahkeme başkanı davayı 3 Mayıs 1944‘e erteler.
3 Mayıs 1944 “Ankara Nümayişi”
Sabahattin Ali – Hüseyin Nihal Atsız davası (Irkçılık-Turancılık) 3 Mayıs’ta tekrar görülmek üzere toplanır. Hüseyin Nihal Atsız mahkeme için Ankara’ya gelir. Ancak Türkçü gençler mahkeme salonuna alınmazlar. Hem bunu protesto etmek hem de H.Nihal Atsız’a desteklerini bildirmek isteyen aralarında Üsteğmen Alparslan Türkeş‘in de bulunduğu gençler Ulus Meydanı‘na yürür. Burada önce İstiklal Marşı’nı okuyan gençler daha sonra kömünistler aleyhine sloganlar atar. Ankara Nümayişi olarak adlandırılan bu gösteri kolluk kuvvetleri tarafından sert bir şekilde bastırılır. Bu olaylar üzerine Üst. Alparslan Türkeş şu açıklamaları yapmıştır :
“Bunlar Millî Şef ve onun gözde Millî Eğitim Bakanına nasıl gösteri yapabiliyorlardı? O zamana kadar Millî Şef’in müsaade etmediği hiçbir gösteri yapılamazdı. Demokrasi, Eşitlik, Hürriyet, Gençlik… Bütün bunlar Türkiye’nin 1944 iktidarında hep palavradır. Halkın alkışları, gençlikten çıkacak “yaşa” naraları kayıtsız şartsız İnönü’nün tekelinde kalmalıdır.”3 Mayıs günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı, gözleri patladı. Bazılarının kolları, kaburgaları kırıldı.
3 Mayıs Türkçüler günü nedir ? Sorusunun cevabı da tam olarak burada yatmaktadır. O zaman darp edilen Türkçü gençleri anmak için her yıl 3 Mayıs Türkçüler Günü olarak kutlanmaktadır. Belli ki Milli Şef İsmet İnönü hem gençleri meydanlara dökmüş hem de onları dövdürmüştür. İşin asıl garip tarafı ise sağcılara (Türkçülere) bunu yapan devlet solcuların en popüler ismi olan Sabahattin Ali, 1947 yılında tutuklanır ve 1948 yılında cezaevinden kaçar. Ancak ne tesadüftür ki kaçışını sağlayan kişi tarafından öldürülür. Bu ölümün devlet eliyle yaptırılıp yaptırılmadığı hala tartışılmaktadır. Kenan Evren’in biz adil davrandık, Bir sağcılardan astıysak bir de solculardan astık Eşitliği sağladık dediği gibi 1945 yılında yaşanan olaylarda da Milli Şef benzer bir eşitlik sağlamıştır !..