içinde

18. Yüzyıl’da İcad Edilen Satranç Makinesi ve Türk Figürü

Satranç Makinesi’nin İcadı

Habsburg Hanedanı imparatoriçesi Maria Theresa’nın emrinde çalışan mekanikçi Wolfgang von Kempelen, 1769 yılında tam 6 aylık bir sürede yapımını tamamladığı bir satranç makinesi yapar ve imparatoriçe Maria Theresa’ya sunulur.

Onu ilginç yapan şey ise satranç makinesi Türk adı verilen ve makinenin hemen üzerinde yer alan bir kuklaya sahip olmasıdır. Henüz robotik sistemin çok uzaklarda olduğu bir dönemde adeta robot gibi hareket eden bir kukla karşısına oturan rakipleriyle satranç oynamakta ve her seferinde rakiplerini alt etmektedir. Bu icad 1769 yılında başlayan 1854’lü yıllara kadar sırrını korumayı başardı. Elektroniğin robotiğin olmadığı bir dönemde bir kukla nasıl satranç oynar ve rakiplerini yenerdi ? Adı ise neden Türk olarak seçilmişti ? 

Satranç Makinesi Türk’ün Özellikleri

Wolfgang von Kempelen, Satranç Makinesi ve Türk’ü 120 cm uzunluğunda 105 cm genişliğinde ve 60 cm yüksekliğinde yapmıştı. Malzeme olarak akçaağaç ve üzerinde satranç tahtası çizilmiş tekerlekli bir kabinet ve hemen bu kabinetin önünde oturan kaftanlı, bıyıklı ve sarıklı Türk‘ten oluşuyordu !

Satranç makinesi , Türk ve Mekanik İç Yapısı

Kurularak çalışan Türk satranç oynamak için karşısına oturan biri olduğunda önce onu baştan aşağı süzüyor sonra gözleri satranç tahtasını tarıyor arada bir başını düşünürcesine aşağı yukarı sallayarak taşları hareket ettiren hamlelerini yapıyordu.

Hareketleriyle herkesi şaşkına çeviren bu Türk adındaki kukla tüm bu yaptıklarının üstüne bir de rakiplerini yeniyordu. O rakiplerini yendikçe ünü yayılıyor. Zamanla elden ele satılarak dünyanın pek çok önemli ismi ile satranç oynamaya başlıyordu. Ne var ki hiç kimse onun bu sırrını çözemiyor. Satranç makinesinin yeni sahipleri de ketum tutumları ile sırrı açık etmiyorlardı.

Birçok bilim insanı, dahi onun sırrı üzerine teoriler üretiyor ancak hiçbiri tam olarak sırrın ne olduğunu açıklayamıyordu. Edgar Allan Poe dahil birçok düşünür bu konu üzerinde düşünüyor ancak kimse teoriden öteye geçemiyordu.

Satranç Makinesi Türk’ün Serüveni

Wolfgang von Kempelen 1804’te Viyana’da öldükten sonra Kempelen’in oğlu mekanik Türk’ü Beethoven’ın yakın arkadaşı Johann Maelzel’e satar. Maelzel, satranç makinesi ve Türk’ün ününü daha da artırmış ve sonunda makanik Türk’ün karşısına Fransa’nın en büyük imparatoru Napolyon’da geçmişti. Tüm Avrupa ve Amerika’ya namı yayılan Mekanik Türk diyar diyar gezmiş, herkesi etkilemiş ve üzerine onlarca kitap yazılmıştır.

Satranç Makinesi Türk’ün Sırrı


Kempelen yaşadığı yüzyılda gerçekten imkansız gibi görülen bir robotik makine yapmıştı. İnsanları şaşkına çeviren  bu makinenin sırrını ise kimse çözememişti. Çünkü Kempelen makineyi yaparken içerisine bir insanın sığabileceği genişlikte gizli bir kabin yapmıştı. Mekanik Türk’ü oynatan kolları tutacak olan kişi herkesten gizli satranç makinesinin içine giriyor yaktığı mum ile etrafını aydınlatırken ince tabakadan rakiplerini ve onların yaptığı hamleleri de görebiliyordu.

Mekanik Türk’ü çalıştıran bu esrarengiz kişi ise çok iyi bir satranç oyuncusu olan Jacques-François Mouret idi ! Mouret, hem çok iyi gizlenirken hem de usta bir kukla oynatıcısı olarak mekanik Türk’ü oynatiyor bir yandan da daracık ve mumla aydınlattığı o karanlık kabin içinde rakiplerine meydan okuyordu.

Jacques-François Mouret’in yaptığı işler ve rakiplerinin birçoğunu yenmesi Satranç Makinesi ve Türk’ün namını tüm dünyaya duyurmaya yetiyordu tek şanssızlığı ise asıl kahraman olan kendisinin kimse tarafından bilinmemesi gerektiği idi. Bu sırrı uzunca yıllar saklayan ve işini yapan Mouret, Kempelen’in şöhretinin artmasını sağlıyordu. Ta ki gerçek ortaya çıkana kadar. Her şey ortaya çıktığında makinenin mucidi Kempelen, birçok topluluğu kandırması nedeniyle bilim dünyası tarafından sahte mucit ve şarlatan olmakla suçlandı. Ancak Satranç Makinesi ve Türk yaklaşık 300 yıl geçmesine rağmen adından söz ettirmeye devam etti.

Neden Türk ?

Kempelen bu icadını yaparken rakiplerin karşısına oturduğu mekanik kuklanın onlara korku vermesi ve güç gösterisinde bulunarak psikolojik olarak onları alt etmesi gerekiyordu. Bu görevi yerine getirecek olan figür ise Türk figüründen başkası olamazdı ! Çünkü Türkler yüzyıllarca Avrupalılara korku vermiş ve her an onların karşısına dikilerek alt eden bir pozisyonda bulunmuştu. Özellikle Avusturya, Osmanlı ile olan sınırı nedeniyle bu korkuyu en başta yaşayan devlet olmuştur ki Kempelen de zaten bu makineyi Avusturya topraklarında icad etmişti.

Avrupa’nın ve Balkanların uzun süre Türk hegemonyası altında yaşaması Kempelen’in satranç makinesine Türk adını vermesinde öncü rol oynamıştır.

Bildiri

Ne düşünüyorsun?

Jose Saramago Körlük

Eba Canlı Sınıf Ugulaması