BİR BAYRAK RÜZGAR BEKLİYOR
Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzğar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış.
Bir el ki;ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzğarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz çiçekler yeter!
Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor!
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzğar bekliyor!
Destanı öksüz ,sükutu derin meçhul askerin.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?…
Arif Nihat Asya
Bayrak
Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kızkardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı…
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Arif Nihat ASYA
BAYRAKSIZ OLAMAM
Bir çocuksam
Kucaksız,
Oyuncaksız;
Bir delikanlıysam
Atsız,
Pusatsız
Olabilirim…
Bayraksız olamam!
Taşıp yirmi yaş dileklerinden
Ufuk ufuk süzülen
Bir gemiyim ben…
Rüzgârsız kalabilirim,
Yelkensiz olabilirim…
Bayraksız olamam!
Eşsizsem, yalnızsam;
Kısmetini bekleyen bir genç kızsam
Ve gelirse, eğer mutlu günüm
Yapılırsa bir gün düğünüm
Telsiz, duvaksız olabilirim…
Bayraksız olamam!
-İster erkek, ister kadın-
Çocuğuyum bu vatanın
Ve gazada can borcuyum…
Susuz olabilirim,
Uykusuz olabilirim,
Bayraksız olamam!
Ölürsem taşım, yazım
Kaygı olmasın yakınlarıma…
Bir şey istemem,
Yeter ki ay doğsun mezarıma!
Taşsız olabilirim;
Yazısız kalabilirim;
Bayraksız olamam!
Konaksız, saraysız;
Evsiz, yuvasız, köysüz
Kalabilirim…
Sevdiklerim gidebilir,
Sevenlerim ihanet edebilir…
Her şeysiz kalabilirim, her şeysiz olabilirim
Bayraksız olamam,
Bayraksız olamam!
Bizans önlerinde bir yeniçeri…
Kılıç tutar, bayrak tutar eli…
“Bu kimdir?” diye sorarsan
Benim:
Ulubatlı Hasan
Benim…
Elim kesilebilir,
Ayağım eksilebilir
Ve oklar delebilir, ateşler eriyip
Yakabilir beni…
Kollarım kanatlarım bir bir
Bırakabilir beni…
Kolsuz olabilirim,
Kanatsız olabilirim;
Bayraksız olamam;
Bayraksız olamam!
Arif Nihat ASYA
İSTİKLÂL MARŞINI DİNLERKEN
Borazanbaşı, borazanbaşı
Akşamları batan güneşe karşı
Alışılmış bir ibadet gibi
Çaldığınız o İstiklâl Marşı
Yıllardır her kulakta yer etmiş
Gür nağmeleriyle tutanken arşı
Az rastlanır bir huşu içinde
Ayakta dinleriz bütün çarşı
Hayal »gibi, vehim gibi bir şey
Sanki memleketin dağı taşı
En sadık bekçisi tarihimin
Kesilir ansızın şehit naşı.
Bir meçhul askerler mahşeriyle
Hatırlatır o yaman savaşı.
Yanık türkülerinden biliriz
Yemen Çölü’nü, Sarıkamış’ı
Kurduna kuşuna sor söylesin
Neydi Türk’ün o günkü telâşı?
Karalar giymiş Anadolu
Kan bir yandan, bir yandan gözyaşı
Sürmedi çok şükür o(kıyamet
Gecenin ‘birinde fecre karşı
Güneşten evvel doğdu ufukta
Mustafa Kemal’in altın başı.
Cahit Sıtkı TARANCI
MEHMET AKİF
(Marşın) okunurken vatanın her bir ucunda,
Bin meş’ale yanmakta, ilahı avucunda.
(Marşında) bir umman kesilen devreye girdin!
Mehmetçiğin imanını (hep vecde getirdin!
Yükseldiğin iklim, bulut ermez tepelerdir,
Ruhundaki yıldız, güneşlerden eserdir!
Duydukça coşar, vecde gelir (marşını) her yer!
Gök kubbenin altında, kefensiz yatan erler!
Ali Ulvi KURUCU
Bayrağım
Atalarım, gökten yere
İndirmişler ay yıldızı,
Bir buluta sarmışlar ki
Rengi şafaktan kırmızı
Onun ateş kırmızısı
Ne gelincik, ne de gülden.
Türk oğlunun öz kanıdır
Ona bu al rengi veren.
Ay yıldızı, gökyüzünün
Ayla yıldızdan yüksek
Türkün alın yazısıdır;
Türk ür onu yükseltecek.
Vazifemdir bayrağımı
Üstün tutmak her bayraktan.
Can veririm, kan dökerim
Vazgeçemem ben bu haktan.
Hasan Âli YÜCEL
İstikbal Marşının Kabulü Şiiri
Çarpışıyordu yurdun dört yanında Mehmetçikler
Can veriyordu milleti için birer birer
Nice ocaklar söndü yaşandı nice keder
Kanlarımızla başardık bizimdir bu zafer
Almıştık milletçe bu yurdu memleketi
Anlatılmalıydı bu zafer bu ulu sevgi
Toplandı şairler yazmak için İstiklali
Bütün vatandan yüzlerce şiir geldi
Mehmet Akif yazmıştı en güzelini
Ama istemiyordu o ödülü hediyeyi
Para için mi yazmıştı bu şiiri
Sadece vermek istiyordu millete en iyisini
Ama Mehmet Akif kararından emindi
Bu marşa ödül verilmesi ona uygun değildi
İşe koyuldu sonunda mecburen Hasan Basri
İkna edecekti, şiiri vermekte Mehmet Akifi
TBMMde okunurken Akifin şiiri
Heycanlandırdı dinleyen bütün Meclisi
Ayakta alkışladı bütün milletvekilleri
Anlatıyordu bu şiir kazanılan zaferi
Mehmet Akifin şiiri coşkuyla karşılandı
Bu yüce Türk Milletinin artık bir marşı vardı
Yankılanacaktı buzafer, unutturmayacaktı savaşı
İnletecekti tüm yurdu, inletecekti Türk Halkını
Sahiplenmedi Akif bu şiiri, yüce marşı
Millete hediye ettiğini nasıl kendine alırdı
Kitabınada koymadı, istesede yapamazdı
Çünkü yüce milletin kalbine gömdü bu marşı
Yoktu bestesi marşın,ama istiyordu Türk Halkı
Kemal Paşa duymuştu Üngörü, Ankaraya çağırdı
Ulu marşa güzel bir beste yazdı
Sevmişti Türk Halkı, besteyi bağrına bastı
En sonunda marşımız, bestesiyle hazırdı
Yıllarca ulusumuzun göğsünü kabarttı
Zor günlerde millete oldu moral kaynağı
Her mısrasında milleti, coşkuyla ayağa kaldırdı